FrmCafe
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


      FrmCafeHoşgeldiniz :
En son ziyaretiniz : Perş. Ocak 01, 1970
Mesaj Sayınız : 0

 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En iyi yollayıcılar
Programcı
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_rcap 
Draquinq
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_rcap 
xxReDoLxx
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_rcap 
Dj Güray
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_rcap 
kortel
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_rcap 
AnyCooL
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_rcap 
estonya
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_rcap 
KinqCommando
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_rcap 
kaharamanlar
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_rcap 
zargonx041
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Vote_rcap 
En son konular
» Knıght Online Oynayanlar...
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 30, 2010 11:27 pm tarafından kortel

» Domuz
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:31 pm tarafından xxReDoLxx

» 3 Dakika Önce
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:31 pm tarafından xxReDoLxx

» Bir Çanak Ayran
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:27 pm tarafından xxReDoLxx

» Arka Kapı
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:26 pm tarafından xxReDoLxx

» Nereden anladın
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:26 pm tarafından xxReDoLxx

» Yesekmi?
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:25 pm tarafından xxReDoLxx

» No.160
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:24 pm tarafından xxReDoLxx

» Ödül
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:22 pm tarafından xxReDoLxx

Zirve100

Zirve100 Toplist
Alexa

 

 Türk Devlet ve Siyaset Adamları

Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3
YazarMesaj
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:08 pm

Ali Şir Nevai (Ali Şîr Nevâî)
Türklüğün Çağatay sahasında bilgin ve devlet adamı. 1441’de Herat’ta
doğdu. Timur Hanın meliklerinden Sultan Ebu Said’in vezirlerinden olan
babası Kiçkine Bahşi, Ali Şir Nevai’nin terbiye ve eğitimine çok önem
verdi.

Sultan Hüseyin Baykara ile mektepte ders arkadaşıydı. İkisinden hangisi
devlet idaresine geçerse, diğerini unutmamak üzere aralarında
sözleşmişlerdi. Ali Şir, bir müddet Horasan’da, sonra da Semerkant’ta
tahsil ile meşgul oldu. Bir hayli zaman sonra, Hüseyin Baykara Herat’ta
tahta geçti. Verdiği sözü yerine getirmek için Ali Şir’i arattırdı.
Semerkant’ta olduğunu öğrendi. Maveraünnehir meliki Ahmed Mirza’ya
yazarak Ali Şir’in kendisine gönderilmesini istedi. Ali Şir, Sultan
Ahmed’in yardımıyla Herat’a geldi. Hüseyin Baykara tarafından yakın ilgi
ile karşılanarak önce mühürdarlığa, sonra da vezirliğe tayin edildi.
Ali Şir, boş vakitlerini kitab okuma, inceleme ve araştırma yapmakla
geçirdi. Bu sebepten çevresi alimler ve edipler cemiyeti haline gelmiş
idi. Edip ve şairler ile bütün ilim, sanat, hüner sahiplerine yardım
ederdi. Böylece maarif ve sanayinin gelişmesine yardımcı oldu.

Sultan Hüseyin kendisini çok severdi. Hatta, Herat’ta bulunmadığı
zamanlar, yerine Ali Şir vekalet eder, onun namına fermanlar çıkarırdı.
Bir müddet sonra siyasetten usanıp, istifa etmek istemiş ise de Sultan
razı olmamış, ısrarı üzerine Esterabad valiliğine tayin etmiş idi. Ali
Şir Nevai orada da çok durmayıp vazifeden ayrılarak kendisini ilim ve
sanata verdi (1490). Sultan ona daima ihsanlarda bulunurdu. Şehzadeler
de Ali Şir’in meclisinden eksik olmazlardı. 1501 (H. 906) yılında vefat
etti. Mezarı Herat’tadır.

Ali Şir Nevai, devlet ve siyaset adamlığı yanında her şeyden önce bir
şair ve alimdi. O devirde örnek gösterilen İran edebiyatını Türk
geleneklerine uygun hale getirmeye çalıştı. Türkçe'ye büyük hizmetlerde
bulundu. Ayrıca güzel sanatların hemen hepsi ile meşgul olmuş; hattat,
nakkaş ve benzeri sanatçıları korumuştur.

Ali Şir, tarih, edebiyat ve lisanda söz sahibi idi. Türkçe ve Farsça
şiir yazmasının yanında Arapça’yı pek iyi öğrenmişti. Şiirlerini Türkçe
ve Farisi yazdığı için Züllisaneyn (iki dil sahibi) ismiyle tanınır.
Meşhur alim Molla Cami onunla şiir sohbetleri yapardı. Molla Cami, İran
insanının yetişip aydınlanması için eser yazarken, Ali Şir Nevai de ona
paralel olarak Türk insanının yetişmesi için çalıştı. Gerçekte her iki
edebiyatçı ve alim de, inanç ve fikir yönünden aynı şeylere yer
vermişlerdir.

Ali Şir Nevai, Kaşgarlı Mahmud’dan sonra Türk diline hizmet eden en
büyük Türk edebiyatçısıdır. Muhakemet-ül-Lugateyn (iki dilin muhakemesi)
adlı eserinde Türkçe ile Farsça'yı karşılaştırmış ve birçok yerlerde
Türkçe'nin üstünlüğünü göstermiştir. Bu eserini Türkçe'yi bırakıp,
Farsça'yı üstün görenleri uyarmak için yazmıştır. Kendisinden sonra
gelen birçok şairi etkilemiş, ona nazire yapan, onun görüşlerini savunan
pek çok şair görülmüştür. Türkçe şiirlerinde Nevai, Farisi şiirlerinde
Fani mahlasını kullanmıştır.

Hayrat ve iyilikleri de çok olup, bir çok medreseler ve binalar
yaptırmıştır. Büyük bir kütüphanesi olup, bu kütüphaneden pek çok kişi
istifade etmiştir.

Eserleri:

Ali Şir Nevai’nin dördü Türkçe, biri Farsça olmak üzere beş divanı
vardır. Türkçe divanlarının genel adı Hazain-ül-Maani’dir. Türkçe
divanlar, sırasıyla; 1) Garaib-üs-Sıgar: Çocukluğunda yazmış olduğu
şiirlerden meydana gelmiştir. 2) Nevadir-üş-Şebab: Gençliğinde yazdığı
şiirleri ihtiva etmektedir. 3) Bedayi-ül-Vasat: Olgunluk devresine ait
şiirleri bu eserde toplamıştır. 4) Fevaid-ül-Kiber: Yaşlılığında
söylemiş olduğu şiirlere ayrılmıştır.

Ali Şir Nevai’nin diğer eserleri şunlardır: 1) Hayret-ül-Ebrar: İslam
ahlakı, tasavvuf, iman, adalet, doğruluk, ilim, cehalet, yiğitlik, edeb
gibi konular üzerine yazılmış, manzum makale ve hikayelerden müteşekkil
bir mesnevidir. 2) Ferhad ve Şirin. 3) Leyla ve Mecnun: Nevai’nin üçüncü
mesnevisidir. Bu mesnevi, Nizami’nin ve Hüsrev-i Dehlevi’nin izinde
yazılmış olmakla beraber, olayların psikolojisi, tasviri ve sosyal hayat
içinde işleyişi bakımından tamamiyle orijinal, milli ve mahalli bir
eser görünüşündedir. Hikayede şahısların ve olayların tasviri,
kelimelerle yapılan bir tablo halinde, adeta Orta Asya hayatını ortaya
sermektedir. 4) Seb’a-i Seyyare: Bu mesnevi, meşhur Sasani Hükümdarı
Behram-ı Gur’un hikayesidir. Daha çocukken babası tarafından Medain’den
çıkarılan ve babasının ölümünden sonra çıkan taht kavgaları arasında,
bir ordu ile Medain’e gelerek hükümdar olan Behram-ı Gur’un yaptığı
savaşlar, av maceraları bu mesnevinin mevzuunu teşkil etmektedir. 5)
Sedd-i İskenderi: Bu mesnevi, Zülkarneyn aleyhisselamın hayatını,
fetihlerini, kahramanlıklarını ve adaletini anlatan bir İskendernamedir.
Beş mesnevisinden meydana gelen Hamse’si ile Türk edebiyatında ilk
hamse yazan da Ali Şir Nevai’dir. 6) Lisan-üt-Tayr: Büyük alim
Feridüddin-i Attar’ın Mantık-ut-Tayr’ına nazire olarak yazılmış, 3500
beytten meydana gelen tasavvufi bir eserdir. 7) Muhakemet-ül-Lügateyn,
Cool Mecalis-ün-Nefais: Bu eser, Türk edebiyatında ilk defa Ali Şir Nevai
tarafından yazılan bir şairler tezkeresidir ve pek çok şair tarafından
örnek alınmıştır. 9) Mizan-ül-Evzan: Türkçe olup, bu eserde, Orta Asya
Türk nazım şekilleri hakkında bilgiler ve örnekler verilmektedir. 10)
Nesaim-ül-Mehabbe: Orta Asya’da yaşayan velilerin hayat ve menkıbelerini
anlatan bir Tezkiret-ül-Evliya’dır. Tasavvufun Türkler arasında nasıl
karşılandığı, büyük velilerin Türklerden nasıl saygı ve sevgi gördüğü,
Türk tasavvufu hakkında bilgiler veren bu eserde, özellikle halk
psikolojisi bakımından önemli çizgiler vardır. 11) Nazm-ül-Cevahir
(Türkçe), 12) Hamset-ül-Mütehayyirin, 13) Tuhfet-ül-Müluk (Farisi), 14)
Münşeat (Türkçe), 15) Sirac-ül-Müslimin, 16) Tarih-ül-Enbiya (Türkçe),
17) Mahbub-ül-Kulub fil-Ahlak, 18) Seyf-ül-Hadi ve Rekabet-ül-Münadi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:11 pm

An Lu-Şan
Çin'de devlet idaresinde önemli vazifeler almış, Türk asıllı bir siyaset
adamı ve asker (?-757).
Büyük bir ordu kumandanı ve sarayın hürmetini kazanmış bir askerken, 756
yılında hükümete karşı ayaklandı. Kısa zamanda duruma hakim oldu.
Çin'in iki başkentini de zaptederek, Çin imparatorunu kaçırdı. Yeni
adıyla anılan bir sülâle kurdu. Çinli idareciler ve kumandanlar, An
Lu-Şan'a karşı harekete geçtiler, fakat bir şey yapamayacaklarını
anlayınca, Uygurlar'dan yardım istediler. Uygurlar işe karışınca, An
Lu-Şan yenildi ve 757 yılında öldürüldü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:11 pm

Asaf Mehmed Paşa
Osmanlı devlet adamlarından ve şairlerinden. Sadrazam Topal Osman
Paşazade Ratib Ahmed Paşanın oğludur. Doğum tarihi ve yeri
bilinmemektedir. Sarayda tahsil görüp yetişti. Devrine göre tahsilini
tamamladıktan sonra kapıcıbaşı olarak memuriyete atıldı.1757 senesinde
Beylerbeyi rütbesiyle Köstendil mutasarrıflığına tayin edildi.1763
senesinde Hotin Muhafızı oldu. Daha sonra orduda çalışmaya başladı.
1768’de vezirlikle Selanik Valisi oldu. Bir sene sonra da Halep
valiliğine tayin edildi ve bir sene kadar görev yaptıktan sonra Vidin
valiliğine getirildi. 1771’de Belgrat, 1775’te İnebahtı, 1776’da Konya,
1778’de ikinci defa Halep’te valilik yaptı. İkinci defa Halep Valisiyken
aynı zamanda Bender Muhafızlığı görevini de üstlendi. 1780 senesinde
Rumeli Valisi oldu ve aynı sene Belgrat’tayken vefat etti.
Asaf Mehmed Paşa iyi bir idareciydi. Şiirle meşguliyeti az olmakla
birlikte, şairane ve hakimane şiirleri vardır. Asafi mahlasıyla şiirler
yazan Asaf Paşanın şiirleri o devrin bazı mecmualarında yayınlanmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:11 pm

Aydın Reis
On altıncı yüzyıl Türk denizcilerinden. Aslen Karamanlı olup Kemal
Reisin yetiştirmelerindendir. Osmanlı donanmasında gemi kaptanlığı
vazifesindeyken Sultan İkinci Bayezid’in emriyle Memlüklü Sultanlığı
hizmetine girdi. Ustası Kemal Reisin vefatı (1511) üzerine Kuzey-Batı
Afrika’ya geçerek Oruç Reisin gazalarına iştirak etti. Cezayir’in
fethine katıldı. Oruç Reisin şehadetinden sonra Barbaros Hayreddin
Paşanın maiyetinden ayrılmadı. Barbaros, on beş gemilik bir filoyu Aydın
Reisin emrine verip İspanyol zulmü altında inleyen Müslümanları
kurtarmaya gönderdi. İspanyollar tarafından “Şeytan Döven” adı verilen
Aydın Reis, Endülüs’e giderken rastladığı beş İspanyol gemisini ele
geçirdi. Güney İspanya kıyılarına vardı. Oliva Limanında Müslümanları
gemilere bindirip yola çıktı. Balear Takım Adalarından Formentera'da
muhacirleri karaya çıkarıp kendisini takip eden İspanyol donanması
komutanı Portundo’nun filosuna hücum etti. Yedi İspanyol gemisini ele
geçirdi. İspanyol komutan ve kaptanları çarpışmada öldü. İspanyol amiral
bayrağını da ele geçiren Aydın Reis, muhacirleri alarak Cezayir’e
döndü. Barbaros tarafından Cezayir donanması kaptanlığı ile taltif
edildi. On parçalık bir filoyla Barbaros’un mektubunu ve hediyeleri
takdim etmek üzere İstanbul’a gönderildi. Arkadaşları ile birlikte
Kanuni Sultan Süleyman Hanın huzuruna kabul edilip iltifatlarına mazhar
oldu.
Daha sonra Barbaros’un Kaptan-ı deryalık vazifesiyle İstanbul’a gitmesi
üzerine Aydın Reis seferler tertip edip İspanyol zulmünden Müslümanları
kurtarmaya devam etti. 1534 yılında Barbaros Hayreddin Paşa ile birlikte
Tunus seferine iştirak etti. 1535 yılında Beledül-Unnab’da (Bone) vefat
etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:11 pm

Aydoğdu Bey
Osman Gazinin kardeşi Gündüz Alp’in oğlu. Doğum yeri ve tarihi
bilinmemektedir. Bir çok savaşlarda bulunarak büyük kahramanlıklar
gösterdi. 27 Temmuz 1302’de Osman Beyin üstün Bizans kuvvetlerine karşı
giriştiği Koyunhisar Muharebesine katıldı. Bu savaşta büyük yararlıklar
gösteren Aydoğdu Bey şehid düştü. Osman Gazi, yetişmesi ile bizzat
ilgilendiği bu gözüpek yeğeninin ölümüne son derece üzüldü. Kabri
Bursa-Yenişehir arasında Koyunhisar’a giden yol üzerindedir. Hastalanan
atların, kabrinin etrafında gezdirilince şifa buldukları söylenmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:11 pm

Bağdatlı İsmail Paşa
Osmanlı Devletinin son devirlerinde yetişen asker, araştırmacı ve
biyografi yazarı. Baban ailesinden Baban Mehmed Emir Efendinin oğludur.
1839'da Bağdat'ta doğdu. 1920'de İstanbul'da vefat etti.
İlk tahsilini memleketinde yaptı. Irak'tayken askeri mektepte okudu.
Çeşitli askeri birliklerde görev yaptı. Jandarma Dairesi İkinci Şubesi
Müdürüyken 1875'te İstanbul'a yerleşti. 1908'den itibaren Mirliva
rütbesi ile Jandarma Dairesi Müdürlüğüne tayin edildi. Bu arada ilmi
araştırmalarla meşgul olup, uzun bir çalışma neticesinde Katib
Çelebi'nin Keşf-üz-Zünun adlı eserine iki ciltlik bir Zeyl (ek) yazdı.
1920 (H. 1339)de İstanbul'da vefat etti.

Ününü, yazmış olduğu eserden almış olan Bağdatlı İsmail Paşanın ilk
eseri; İzah-ül-Meknun fi Zeyl-i ala Keşf-üz-Zünun'dur. İki cilt halinde
yazdığı bu zeylde 19.000 kadar kitabı tanıtmaktadır.

Hediyyet-ül-Arifin ve Esma-ül-Müellifin ve Asar-ül-Musannifin adıyla
yazdığı ikinci eseri de iki cilt olup, Arapçadır. Alfabetik olarak
tertib edilmiş olan bu eserde, bir müelliften (yazardan) bahsedilirken
sırayla müellifin adı, babasının adı, nisbeti yani şöhreti, lakabı,
memleketi, mezhebi, vefat tarihi, Türk olup olmadığı ve eserleri
yazılmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:12 pm

Bali Bey (Malkoçoğlu)
Fatih Sultan Mehmed Han'ın kurdurmuş olduğu, Enderun-ı Hümayün adlı
Saray Üniversitesinde yetişen meşhur akıncı beyi.
Sultan İkinci Bayezid Han devrinde Silistre Beylerbeyliği yaptı.
Fevkalade cesur, sadık ve kabiliyetli bir kumandandı. Pek çok ve büyük
hizmetlerde bulundu.Kendisi Silistre Beylerbeyi bulunduğu sıralarda
isyan eden Eflak Voyvodasına karşı gönderilen Osmanlı ordusunda
yararlıklar gösterdi. Yine aynı beylerbeyliği sırasında Macaristan’a
ordu sevkederek Varadin Kalesi ile diğer pek çok yeri zaptetti. Daha
sonra Prut Nehrini geçerek Akkerman Kalesini ele geçirmek isteyen Buğdan
Voyvodasını ordusu ile hezimete uğrattı. 1498 yılında 40.000 kişilik
ordusu ile Lehistan üzerine akınlar yaparak Varşova şehrine kadar
uzanmış ve büyük bir zafer kazanmıştı. Bu akınları sırasında tam 10.000
esir ve pek çok harb ganimeti ile dönmüştü. Bu ganimet ve esirlerden bir
kısmını seçerek, Kethüdası Mustafa Bey ile Sultan İkinci Bayezid Hana
gönderdi.

Oğulları Ali ve Tur Ali Beyler de kendisi gibi cesur, silahşör ve
kahraman idiler. Büyük oğlu Ali Bey, Sofya Sancakbeyliği yaptı. Küçük
oğlu Tur Ali Bey ise, babasından sonra Silistre Sancakbeyliği hizmetinde
bulundu. Bali Bey 1514 yılında vefat etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:12 pm

Baltacı Mehmed Paşa
Osmanlı Devleti sadrazamlarından. 1660 yılında Kastamonu sancağı
Osmancık kasabasında doğdu. Baltacı ocağında yetişti ve yazıcı
halifeliğine kadar yükseldi. Devletin birçok eyaletinde görevlerde
bulundu. Sultan Üçüncü Ahmed zamanında Mirahurluğa yükseltildi. 6 Eylül
1704’te vezirlik rütbesi ile kaptan paşalığa getirildi. Aynı yıl içinde
Kalaylıkoz Ahmed Paşanın yerine sadarete getirilerek, 18 ay bu vazifede
kaldı. Fakat hakkında çıkarılan bazı dedikodular sebebiyle azledilerek,
Erzurum, sonra da Halep valiliğine tayin edildi (1706).
Dört yıl kadar bu vazifede kaldıktan sonra, 18 Ağustos 1710’da ikinci
defa sadrazam oldu. Bu sırada Rusya’ya karşı açılan seferin serdarlığına
getirildi. Komutasındaki kuvvetlerle Prut Irmağı kıyısında Rus ordusunu
çember içerisine aldı. Rus kuvvetlerinin bir yanı Prut bataklığı diğer
yanı ise Osmanlı askerleriyle çevriliydi. Rus çarı büyük tavizler vermek
suretiyle barış yapmak istedi. Kırım Hanı Devlet Giray’ın karşı
çıkmasına rağmen sadrazam Baltacı Mehmed Paşa yeniçerilerin disiplinsiz
hareketleri ve bazı devlet adamlarının anlaşmaya meyilli olmaları
yüzünden bu isteği kabul etti (22 Temmuz 1711) (Bkz. Prut Antlaşması).

Ancak, Rusların antlaşma hükümlerini yerine getirmemesi üzerine
Baltacı’nın aleyhtarları harekete geçti. Nitekim görevinden azledilen
Baltacı Mehmed Paşa, önce Midilli, ardından da Limni adasına sürüldü ve
1712 yılında burada vefat etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:12 pm

Barbaros Hayreddin Paşa
Büyük Osmanlı kaptan-ı deryası (amirali). 1466’da bir rivayette de 1483
yılında doğdu. Asıl adı Hızır'dı. Din ve devlet yolunda yaptığı büyük
işlerden dolayı Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından, dine hayrı
dokunan manasına gelen Hayreddin ismi verildi. Doğu Akdeniz
kıyılarındaki kavimler tarafından "kızıl sakallı" manasına gelmek üzere
Barbarossa diye tanınmaktadır.
Midilli’nin Osmanlılarca fethinden sonra, kale muhafızı olarak buraya
gelmiş, aslen Vardar Yenicesi’nden Yakub Ağanın dört oğlundan biriydi.
Hızır’ın, İshak ve Oruç adında iki ağabeyi ve İlyas adında bir kardeşi
vardı. İshak Midilli’de çalışıyor, Oruç ve Hızır deniz ticareti
yapıyorlardı. Üç kardeş baba memleketi olan Selanik ve Saros’a gemi
işleterek ticaretle meşgul oluyorlardı.

O zamanlar korsanlarla dolu Akdeniz’de deniz ticareti tehlikeli bir
işti. Nitekim Oruç Reis de ticaretle uğraşırken Rodos şövalyeleri
tarafından esir edildi. Bir kolayını bulup esaretten kurtulunca, iki
kardeş birlikte denizciliğe başladılar. Bu konuda Şehzade Korkut'un
yardımlarını gördüler. Şehzade Korkut'un ölümünden sonra denizci iki
kardeş beraberce Tunus Hafsi Sultanı Ebu Abdullah Muhammed'e müracaat
ederek ganimetlerin beşte birini vermek şartıyla Halk-ül-Vad Kalesine
yerleştiler (1512).

Ceneviz, Fransız, İspanyol ve Venedik gemilerine karşı kazandıkları
başarılar, servet, kuvvet ve şöhretlerini artırdı. Kuzey Afrika’daki
bazı kabilelerin ileri gelenleri tarafından zalim beylere, İspanyol ve
Ceneviz istilacılarına karşı yardıma çağırıldılar. Böylece Oruç Reis,
Kuzey Afrika’da bir devlet kurmaya başlıyordu. Becel, Cicel, Şirşel ve
Cezayir ellerine geçti. İspanya’nın müttefiki olan Tenes ve Tlemsen’i de
aldılar. Fakat İspanyollara sığınan Tlemsen Beyi, İspanyol kuvvetleri
ile tekrar hücuma geçti. Bu harpte Oruç Reis şehid oldu. Oruç Reisin
şehadeti sonrasında çıkan karışıklıklarda Hızır Reisin mertlik ve
ustalığı Cezayir şehrinde bir süre tutunmasına yettiyse de, ilerde
İspanyollarla Arapların tekrar hücum edeceğini anlayan Hızır Reis, Yavuz
Sultan Selim’e bir heyet göndererek, topraklarının Osmanlı hakimiyetine
kabulünü diledi. Yavuz Sultan Selim bu teklifi memnuniyetle kabul
etmekle kalmadı. Barbaros Hayreddin’e Beylerbeyi payesini verdi. Her
türlü yardımı vaad etti ve Kuzey Afrika’ya 2000 kişilik bir yeniçeri
kuvveti ile top gönderdi. Ayrıca Anadolu’dan asker toplama izni verdi.
Hızır Reis, 1520’den sonra, bütün Hıristiyanlık dünyasını ürküten
fevkalade zaferler kazandı. Akdeniz’deki bütün Türk ve öteki Müslüman
denizciler onun emrine girmek için koştular. Kısa zamanda kırk teknelik
bir donanma kuruldu.

Cezayir, Şirşel ve Tenes tekrar ele geçirildi. Cezayir şehri yakınındaki
Penon şehri İspanyolların elindeydi. Bunlar bilhassa Pazar günleri
Müslümanların bulunduğu şehri topa tutuyordu. Barbaros, Penon Kalesini
kuşatarak teslim olmalarını teklif etti. Kabul edilmeyince lağım
kazılarak kale havaya uçurulup zaptedildi.

Aydın Reis idaresindeki Türk denizcileri, Marsilya ve Nis sahillerini
basıp esir ve ganimetlerle dönüyorlardı. İslam alemini sevindiren bu
zaferler, Hıristiyanları mateme boğuyordu. Rahiplerin gönderdiği şikayet
mektupları ve bizzat gelen şikayetçilerin verdiği kara haberler o
zamanlar Almanya, İtalya, Hollanda ve İspanya tahtlarına sahip olan
imparator V. Şarlken’i bir meclis toplamaya mecbur etti. Toplanan bu
meclis, İspanyol ve Fransız deniz kuvvetlerinin Andrea Doria
komutasında, Barbaros Hayreddin Paşanın üzerine gitmesini kararlaştırdı.
Bu gayeyle yola çıkan Haçlı donanması, Kuzey Afrika’da bir hareket üssü
elde etmek üzere 40 gemilik bir donanma ile Şirşel’e çıkarma yaptı ise
de şehrin müdafileri, Andrea Doria’yı birçok ölü ve yaralı bırakarak
çekilmek zorunda bıraktı. Hayreddin Paşa, Haçlı donanmasını bulmak üzere
Akdeniz’e açıldı. Fakat Andrea Doria selameti İspanya kıyılarına
kaçmakta buldu. Barbaros Hayreddin Paşa, Akdeniz’de çarpışacak düşman
bulamayınca, İspanya’da Hıristiyan zulmüne karşı ayaklanan Endülüs
Müslümanlarına yardım etti ve binlerce Müslümanı Afrika’ya geçirerek
kurtardı.

1533 senesinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul’a çağrılan
Hayreddin Paşa, yerine evlatlığı Hasan Ağayı bırakarak mükemmel bir
donanma ile İstanbul’a doğru yola çıktı. Yolda 18 gemilik bir düşman
filosunu Mesina açıklarında yaktı. Koron’da bulunan Haçlı donanması
Preveze’ye kaçtı. İstanbul’da büyük bir merasimle karşılanan Barbaros,
birkaç gün sonra Kanuni Sultan Süleyman tarafından kabul olundu.
Merasimle, Cezayir Beylerbeyi payesiyle kaptan-ı deryalığa tayin edildi.

1534 baharında 80 gemilik donanma ile Akdeniz’e açılan Hayreddin Paşa,
Santa Luka, Sidraro, Fondi ve Isperlanga şehirlerini zaptetti. Bundan
sonra Tunus’a yönelen Osmanlı donanması, Tunus Beyi Hasan’ın üzerine
yürüdü. Kayrevan’a çekilen Hasan Bey mağlup oldu ve kabileler itaate
mecbur edildi (1534).

Tunus Beyinin Avrupa’dan yardım isteği üzerine 1535'te Alman
İmparatorluğu, Papalık, İspanya, Napoli, Ceneviz ve Portekiz
donanmalarından mürekkep 300 gemi ve 24 bin kişilik ordu, Halk-ül-Vad’de
karaya çıktı. Burayı bir süre müdafaa eden Hayreddin Paşa, Tunus
şehrine çekildi. Şehrin müdafaası zorlaşınca, Haçlı ordusunu yaran
Osmanlı ordusu, Bab-üz-Zünnab limanına çıkarak oradan Cezayir’e geçti.
Şehre giren Haçlılar, günlerce katliam yaptılar. Cezayir’e gelen
Barbaros, tekrar denize açılarak, İspanya kıyılarına baskınlar
düzenledi. Mayorka ve Minorka adalarının limanlarını tahrip etti. Yolda
Haçlı donanmasından Müslüman esirleri kurtardı ve gemilerle Cezayir’e
döndü.

Tekrar İstanbul’a davet edilen Hayreddin Paşa, 1536’da karadan Napoli’ye
yürüyecek orduya denizden yardımla vazifelendirildi. Osmanlı donanması,
Otranto’da çıkartma yaptı ve Kastro Kalesini zaptetti.

Bir sene sonra Venedik’e ait Syra, Egina, Nios, Paros, Tinos ve
Skorpento ve Kasos adaları zaptedildi. Nakos dukalığı Osmanlı idaresine
bağlandı. Osmanlı donanmasının parlak zaferleri Venedik’i güç durumda
bıraktı. Papa’ya ve diğer Avrupa devletlerine müracaat ederek Haçlı
donanması talebinde bulunan Venedik’in isteği kabul edildi. 600 gemilik
olan Haçlı donanmasının komutasına yine Andrea Doria getirildi.

Barbaros Hayreddin Paşa, bu büyük deniz kuvvetini, 27 Eylül 1538’de
Preveze önlerinde 122 kadırga ile karşıladı. Akşama kadar süren tarihin
bu en büyük deniz muharebesi sonunda, Haçlı donanması perişan edildi.
Andrea Doria gecenin karanlığından istifade ederek, savaş alanından
kaçabildi (Bkz. Preveze Deniz Savaşı). Böylelikle Akdeniz’de Osmanlı
hakimiyeti tamamen sağlanmış oldu.

Barbaros Hayreddin Paşanın gücünden faydalanmak isteyen Beşinci Karl,
onu Kuzey Afrika hükümdarı olarak tanıyacağını, ancak, Osmanlı
Devletinden ayrılmasını istedi. Bu teklif kabul edilmeyince, Beşinci
Karl, yanında Andrea Doria ve Fernando Cortez ile Cezayir’e saldırdı.
Ancak Hasan Ağa tarafından mağlup edildiler.

Hayreddin Paşa, daha sonra İspanya ve İtalya sahillerine hücumlar
tertipleyerek, İspanya Kralını, Fransa Kralı Birinci Fransuva ile sulha
mecbur etti ve bu esnada birçok Müslüman esiri kurtardı. 1544’te
İstanbul’a döndü. İstanbul’da iki sene yaşadıktan sonra 1546’da vefat
etti. İstanbul Beşiktaş’ta deniz kenarındaki türbesine defnedildi.
Ölümüne ebced hesabı ile “Mate reis-ül-bahr” (Denizin Reisi vefat etti.
H. 953) tarihi düşürülmüştür.

Osmanlı Devletinde 12 sene kaptan-ı deryalık hizmetinde bulunan Barbaros
Hayreddin Paşa, devletin sınırlarını Fas’a kadar uzattı. Beşiktaş’ta
bir medrese inşa ettirdi. Serveti ile İstanbul’un bir çok semtine
hanlar, hamamlar, konaklar, evler, değirmenler, fırınlar yaptırdı.
Hayreddin Paşa geceyi üçe ayırırdı. Birinci kısmında Kur’an-ı kerim
okur, ikinci kısmında ibadet eder ve üçüncü kısmında da uyurdu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:12 pm

Bayezid Paşa
Çelebi Sultan Mehmed ve İkinci Murad devri vezir-i azamlarından.
Amasyalı olup babasının adı Yahşi’dir. Çelebi Sultan Mehmed Amasya’da
sancakbeyiyken hizmetine girdi. Ankara Muharebesinden sonra Osmanlı
şehzadeleri arasında başlayan saltanat kavgalarında Çelebi Mehmed’i
destekledi. Çelebi Mehmed’in Osmanlı tahtına geçmesinden sonra birinci
vezir oldu (1413). Karamanoğlu üzerine yapılan bir seferde gösterdiği
başarı üzerine veziriazamlık makamına ilave olarak Rumeli Beylerbeyliği
de kendisine verildi (1414). Şeyh Bedreddin İsyanının bastırılmasında
önemli rol oynadı. İkinci Murad Hanın tahta geçmesinden sonra da
görevlerine devam etti. Bu sırada Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa)
İsyanı meydana geldi. Mustafa Çelebi, Bizans İmparatorunun da desteğiyle
Rumeli’de durumu lehine çevirmeye başladı. Bunun üzerine Murad Hanın
emriyle, Bayezid Paşa Rumeli’ye geçerek Mustafa Çelebi üstüne yürüdü.
İki kuvvet Sazlıdere mevkiinde karşılaştı. Fakat ilk temasta Bayezid
Paşa kuvvetlerinin önce sağ kolu ve onu takiben sol kolu Mustafa Çelebi
tarafına geçti. Bu vaziyet üzerine teslim olan Bayezid Paşa, Mustafa
Çelebinin yanında bulunan Aydınoğlu Cüneyd Beyin ısrarıyla öldürüldü.
Kabri Sazlıdere’dedir. Torunları zamanımıza kadar gelmişlerdir. Muktedir
bir devlet adamı olan Bayezid Paşa, Amasya’da cami, imaret ve medrese
inşa ettirmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:16 pm

Bayram Paşa
Osmanlı veziriazamlarından. İstanbul’da doğmuştur. Doğum tarihi kesin
olarak bilinmemektedir. Gençliğinde Yeniçeri Ocağına girip sırasıyla
Ocak Ağası, Kul Kethüdası ve 1623’de Yeniçeri Ağası oldu. 1625 yılında
vezirlik rütbesiyle Mısır Valisi olan Bayram Paşa, İstanbul’da Kubbe
Veziri bulunduğu sırada Tabanı Yassı Mehmet Paşanın azli üzerine vezir-i
azam tayin edildi (Şubat 1636).
Dördüncü Murad Bağdat Seferine çıkışında Bayram Paşayı da yanına aldı.
Ancak ordu Urfa’ya yakın Celab mevkiine geldiğinde Bayram Paşa vefat
etti (Eylül 1638). Cenazesi İstanbul’a nakledilip Cerrahpaşa’daki
türbesine defnedildi.

Dördüncü Murad, Bayram Paşayı takdir ettiği için vefatını duyunca
çadırına gelip ağlamıştır. Paşa’nın çadırında her konakta padişaha
takdim edilecek hediyeleri havi sandıklar bulunmuştu. Sultan Murad bu
sandıktaki zırhtan gömlek, miğfer, samur takımıyla esvapları görünce
derin bir teessür içinde; “Çok yazık ki, böyle kadirşinas bir vezirden
ayrıldım. Böyle bir vezir az bulunur.” diyerek ruhuna dualar etmiştir.

Bayram Paşanın sadareti bir buçuk sene kadardır. Tedbirli ve iyi
idareli, uzağı gören bir devlet adamıydı. İstanbul’da türbesine bitişik
bir tekkesiyle, sebil mektebi ve medresesi ve Kayseri’de mevlevihanesi
ve Amasya’da bazı hayır eserleri vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:16 pm

Bekir Paşa (Koca)
Kaptan-ı derya, Sultan İkinci Mustafa’nın damadı, vezir.
1670 yılında Alanya’da doğdu. Sarayda yetişerek darphane eminliğine
kadar yükseldi. Bu vazifedeyken vezir rütbesi ile Cidde ve peşinden de
Mısır valiliğine tayin edildi. Çeşitli yerlerde valilik yaptıktan sonra,
Kıbrıs muhassıllığında ve Eğriboz muhafızlığında bulundu. Birinci defa
olarak 1732 senesinde kaptan-ı derya oldu. On bir ay kadar bu vazifede
bulunduktan sonra nişancılık verildi. Sultan İkinci Mustafa’nın kızı
Safiye Sultanla evlendi (1740). 1750 senesinde ikinci defa kaptan-ı
derya oldu. Üç sene sonra bu vazifeden alınıp Cidde valiliğine tayin
edildi ise de ihtiyarlığını ileri sürerek İstanbul’da kaldı. Gelibolu ve
Alanya’ya sürgüne gönderildi (1752).

Ömrünün son yıllarını İstanbul’da Safiye Sultanın sarayında geçirdi.
Çeşitli yerlerde cami, medrese, çeşme gibi hayır eserleri inşa ettirdi.
Doksan yaşındayken vefat etti (1759). İstanbul’da defnedildi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:16 pm

Beşir Ağa
Osmanlılar devri Darüssaade ağalarından. 1652 (H.1062) senesinde doğdu.
1746 (H.1159) senesinde İstanbul’da vefat etti.
Sarayda Yapraksız Ali Ağanın yanında yetişen Beşir Ağa, 1707 senesinde
saray hazinedarı oldu. Sultan Üçüncü Ahmed’in şehzadeliği sırasında onun
musahibi oldu. Sonraları Darüssaade Ağası Süleyman Ağa ile beraber
1713’te Kıbrıs’ta mecburi ikamete tabi tutularak gönderildi. Kıbrıs’tan
Mısır’a, oradan da Hicaz’a gönderilerek Şeyhülharemeynlik vazifesi
verildi. Bu vazifesi sırasında Mekke-i Mükerreme'de bulunan evliyanın
büyüklerinden olan Ahmed-i Yekdest hazretlerine talebe oldu. Onun
sohbetlerinde bulunup feyz aldı ve tasavvufta yüksek derecelere kavuştu.
1717 senesinde İstanbul’a çağrılarak Darüssaade Ağalığına tayin edildi.
Bundan Sonra Sultan Üçüncü Ahmed Hanın padişahlığının son ve Sultan
Birinci Mahmud Hanın padişahlığının ilk devirlerinde olmak üzere
vefatına kadar otuz sene Darüssaade Ağalığı yaptı. Bu vazifesi sırasında
çok hizmet eden Beşir Ağa, Babıali civarında, cami, medrese, tekke,
çeşme ve kütüphane inşa ettirdi. Fatih, Beşiktaş, Kocamustafapaşa,
Fındıklı, Üsküdar ve Sarıyer’de çeşmeler, Medine-i Münevverede pek çok
hayrat yaptırdı. Babıali yakınında yaptırdığı cami yanındaki kütüphanede
1368, Eyyub’deki kütüphanede 219 cilt kitap vardır. Bu kitaplar bugün
ayrılan bir bölümde muhafaza edilmektedir.

Beşir Ağanın ilk matbaanın kuruluşunda mühim rolü olmuştur. İbrahim
Müteferrika İstanbul'da ilk matbaayı açtığı gibi, ilk kağıt fabrikasının
da Yalova’da açılmasına gayret etti. Bu fabrika için en uygun yer Beşir
Ağanın çiftliği idi. Çiftliğini bu iş için seve seve vakfeden Beşir
Ağa, fabrikanın kurulmasından çok kısa bir zaman sonra 1746 senesinde
İstanbul’da vefat etti. Eyüp Sultan Türbesine defnedildi.

Osmanlı tarihinde Darüssaade Ağası olan iki Beşir Ağa daha vardır.
Bunlardan birisine Küçük Beşir Ağa denilmiştir. Diğeri Sultan Üçüncü
Mustafa Han zamanında Darüssaade Ağası olan Beşir Ağadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:16 pm

Bıyıklı Mehmed Paşa
Yavuz Sultan Selim devri beylerbeylerinden. Enderun'da yetişti. Çeşitli
saray hizmetlerinde yetiştikten sonra baş mirahur oldu. Yavuz Sultan
Selim, Çaldıran Seferine giderken Bıyıklı Mehmed Paşa'yı Bayburt’u
almakla görevlendirdi. Bayburt zaptedildikten sonra Erzincan
beylerbeyliğine bağlandı. 1515’te Kemah’ı kuşattı. Yavuz Sultan Selim’in
de kuvvetleriyle gelerek muhasaraya iştiraki üzerine kale kumandanı
şehri padişaha teslim etti. Bundan sonra Yavuz onu Safevi Devletinin
batı hududunda elinde tuttuğu kalelerin en mühimi olan Diyarbekir
üzerine serdar tayin etti. Büyük alim İdris-i Bitlisi ile birlikte
hareket eden Bıyıklı Mehmed Paşa, şehri sulhen zaptetti. Bu arada şehrin
kurtarılması için gelen Karahan kumandasındaki Safevi kuvvetlerini
Mardin civarında Koçhisar mevkiinde bozguna uğrattı. Böylece Mardin,
Ergani, Çermik ve Birecik de Osmanlı hakimiyeti içerisine girdi. Bıyıklı
Mehmed Paşa, teşkil olunan Diyarbekir eyaletine ilk beylerbeyi tayin
olundu. Diyarbekir halkının “Fatih Paşa” sanını verdikleri Bıyıklı
Mehmed Paşa 1524’te vefat etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:18 pm

Bilge Tonyukuk
Adı bilinen ilk Türk yazar, tarihçi ve büyük devlet adamı. Milattan
sonra 8. asırda Göktürkler devrinde yaşamış İlteriş (Kutluk) Kağan,
Kapagan Kağan, Bögü Han ile Bilge Kağana baş vezirlik yapmış, bazı
savaşlarda başkomutan olarak vazife görmüştür.
Kendi adına dikilen abideye yazdırdıklarından anlaşıldığına göre; Çin’de
doğmuş, Çin esaretinden İlteriş (Kutluk ) Kağanla birlikte kurtularak
Türklerin Çin esaretinden kurtuluş savaşını idare etmiş, gençlik
yıllarında ataklık ve cesaretiyle, yaşlılığında da tecrübe ve bilgisi
ile devletine hizmet vermiştir. Damadı Bilge Kağanın Türk milletini
yerleştirmek ve Budist tapınakları açmak gibi fikirlerini reddetmiştir.
Bu sebeple milleti her an at sırtında harbe hazır tutmuş ve Türklüğün
İslamiyete girmesine zemin hazırlamıştır. Politikayı iyi bilen, halk
ruhunu derinlemesine kavramış olan bu meşhur Göktürk vezirinin kendi
adına M.S. 720-725 yıllarında dikilen kitabesi, Moğolistan’ın Bayın
Çoktu mevkiindedir.

Sade ve sanatsız bir dille yazılan bu kitabede; Çin esaretinin
çilesinden, Çinlilerin hile ve zulümlerinden bahsedilerek halka öğütler
verilir. Bazı bölümlerde de kendi hayatından bahisler vardır.

Bilge Tonyukuk kitabesinden:

“Tanrı yarlıgadığı için Türk milleti içinde silahlı düşmanı gezdirmedim.
Damgalı atı koşturmadım. İlteriş Kağan çalışmasaydı ona uyarak ben
kendim çalışmasaydım, il de millet de yok olacaktı. Çalıştığı,
çalıştığım için il, il oldu. Millet de millet oldu. Kendim artık
kocadım... Şimdi Türk Bilge Kağan, Türk müstakil milletini, Oğuz
milletini iyi idare ederek tahtında oturuyor."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:19 pm

Burak (Barak) Reis
Ünlü Türk denizcisi. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. 1488’de
Osmanlıların Mısır Memlûkları ile yaptıkları deniz seferine kadırga
reisi olarak katıldı.
Cem meselesinin hallinden sonra, İkinci Bayezid Han, Akdeniz’i bir Türk
gölü hâline getirmek için bazı kalelerin bir an önce fethedilmesini
istiyordu. Bunun için de önce İnebahtı (Lepanto) Kalesinin fethedilmesi
gerekiyordu. İnebahtı’nın fethi için İstanbul ve Gelibolu’da sefer
hazırlıklarına başlandı. Nihayet, Sultân İkinci Bâyezîd Han karadan,
Kaptan-ı deryâ Küçük Davud Paşa da 300 parçadan meydana gelen Osmanlı
donanması ile 1499 yılı baharında Gelibolu’dan hareket etti. Devrin
meşhur denizcilerinden Kemal, Burak, Kara Hasan ve Herek reisler de bu
donanmaya katılmışlardı. Ancak buralara sahip olan Venedikliler de boş
durmuyordu. Bütün Avrupa devletlerinden yardım alarak 160 parçadan
meydana gelen kuvvetli bir filo meydana getirmişlerdi.

Osmanlı donanması aylarca sıkıntılı yolculuktan sonra, İnabahtı’ya
yaklaştı. İnebahtı’ya ulaşabilmek için, Bradino Kanalını geçmek
gerekiyordu. Oysa düşman donanması bu sırada Kanal’da yatmaktaydı. 29
Temmuz 1499 günü, Kaptan-ı deryâ Davud Paşanın gemisinin güvertesinde
yirmi kadar kaptan toplandılar. Yapılacak işin müzâkeresini yaptılar.
Davud Paşanın bir yanında Kemal Reis, diğer yanında Burak Reis vardı.

Davud Paşa, kaptanlara: "Daha kuvvetli olan düşman donanmasını ikiye
bölüp kuvvetini azaltmak için, arkasına sarkmak üzere bir akıncı
müfrezesi ayrılacaktır. Ben, bu müfreze ile düşmanın arkasına
sarkacağım. Kemal Reis ile Burak Reis benim yerimde hücuma geçecekler.
Bu tehlikeli bir teşebbüstür. Düşman farkına varırsa, kurtuluş Allahü
teâlâya kalmıştır." dedi. O zaman Kemal Reis: "Bu işi senin yapman olmaz
Paşam!" diye cevap verdi. Kırk beş yaşlarındaki Burak Reis, hemen ileri
atıldı: "Paşa kardeş, sen serdârsın, Donanma-yı Hümâyûn sana emânettir.
Bu akını benim gemim yapacaktır. Destûr ver! Şehid olmak önce bize
düşer. Kara Hasan ile ben giderim!" dedi.

Şafak sökerken düşman donanması ile karşılaştı. Burak Reis bir düşman
mavnasıyla bir göğesini top ateşi ile batırdı. Donanmadan ayrılarak
düşman gemilerinin arkasına sarktı. Fakat bunu fark eden düşman, dört
gemi ile Burak Reisin peşine düştü. Bu gemilerin ikisinde biner,
ikisinde beş yüzer kişi bulunuyordu. Burak Reis, kendisinden çok güçlü
ve süratli olan düşman gemilerinin ortasından sıyrılamayacağını
anlayınca, mahvolmayı, mağlup olmaya tercih ederek, yakın muhârebeyi
seçti. Şan ve şerefle ölmeyi tercih etti. Saldıran düşman gemilerine
ateşe başladı. Düşman da karşı ateşe geçerek yaklaştılar. Üç düşman
gemisi Burak Reisin gemisine rampa yaptılar. Kancalı halatlarla sıkı
sıkıya bağladılar.Kanlı ve çetin bir muhârebe başladı ve saatlerce
sürdü. Düşman kalyonları yok olduğu takdirde Venedik donanmasının sevk
ve idâresinin de bozulacağını tahmin eden Burak Reis, kendi gemisinin
barutluğunu ateşlemeye karar verdi. Böylece kendi gemisiyle berâber
kendisine rampa yapan çok kuvvetli Venedik kalyonlarını da yok edecekti.
Son nefesine kadar çarpışan leventler, gemiyi neft ile tutuşturdular.
Düşman gemilerini de neftlediler. Rüzgârın hızlı olması sebebiyle yangın
düşman gemilerini de sardı.

Çok geçmeden, deniz ortasında, siyah dumanlarla karışık kızıl alevler
içinde Burak Reis ve arkadaşları şehid olurken, düşman donanmasının
önemli bir kısmı da yok oldu. İnebahtı yolu da Osmanlıya açıldı. Türk
denizcileri Modon limanının güneyindeki Sapienza Adasına Burak Reis
Adası adını vererek kadirbilirliğin güzel bir örneğini verdiler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:19 pm

Bursalı Mehmed Tahir
Osmanlıların son devirlerinde yetişmiş araştırmacı - yazar ve siyaset
adamı. Sultan Abdülmecid Han devri ordu mensuplarından Üsküdarlı Seyyid
Muhammed Tâhir Paşanın torunudur. Babası Rifat Beydir. 22 Kasım 1861
târihinde Bursa’nın Yerkapı Mahallesinde doğdu. İlk tahsilini evlerinin
yanındaki kârgir mektepte yaptıktan sonra Mülkiye Rüştiyesine girdi.
Rüştiyede talebeyken Haraççıoğlu Medresesi hocalarından Niğdeli Hoca Ali
Efendiden dînî ve Arabî dersler okudu. Babası Rifat Bey 1877-78
Osmanlı-Rus Harbinde şehid oldu. Bu sırada Mülkiye Orta Mektebini
birincilikle bitiren Mehmed Tâhir, Askerî Liseye kaydoldu. Askerî Liseyi
başarıyla bitirdikten sonra Mekteb-i Harbiyeye (Kara Harb Okulu) girdi.
Harbiye’de okurken tasavvufa karşı ilgi duyup Halvetî-Rufâî tarîkatı
şeyhlerinden Kemâleddîn Efendiye bağlandı. 1881 senesinde Harbiyeyi
bitirdikten sonra teğmen rütbesiyle Manastır Askerî Rüştiyesi coğrafya
ve hendese (geometri) öğretmenliğine tâyin edildi. 1884’te üstteğmen,
1888’de yüzbaşılığa yükseldi. 1895 senesinde Üsküp Askerî Rüştiyesi
Coğrafya öğretmenliğine naklolundu. 1896 senesinde Kolağası rütbesine
terfi ettirilerek Manastır Askerî Rüştiyesi Müdürlüğüne getirildi. 1902
senesinde Selânik Askerî Rüştiyesi Müdürlüğüne nakledildi. 1903’te
binbaşılık rütbesine yükseldi.
Selânik’te bulunduğu sırada, Sultan İkinci Abdülhamid Hanı tahttan
indirmek ve dış düşmanlarla birlikte hareket ederek Osmanlı Devletini
yıkmak için çalışan İttihat ve Terakki Cemiyetine girdi. Rumeli’deki
subayların arasında gelişen Genç Osmanlılar hareketine katıldı. Vatan ve
Hürriyet Cemiyetine de üye oldu. Asıl vazifesi dışındaki siyâsî
hareketlere katıldığı için Selânik Askerî Rüştiyesi Müdürlüğünden
alındı. Bir müddet sonra kendisini sevenlerin himâye ve arabuluculuğuyla
Manisa Alaşehir Alayı Birinci Tabur Kumandanlığına naklolundu. Buradan
da İzmir Fırka Divan-ı Harp Âzâlığına tâyin edildi ve tedkik memurluğu
vazifesi yaptı. Kaymakam (Yarbay)rütbesindeyken ordudan emekli oldu.

İkinci Meşrutiyetin îlânından önce İttihatçıların hareketlerine faal bir
şekilde katılan Mehmed Tâhir Bey, Meşrûtiyetin îlân edilmesinden sonra
Bursa Mebusu (millet vekili) seçilerek Mebusan Meclisine girdi. Ancak
yaptığı bir devre milletvekilliği sırasında, Sultan İkinci Abdülhamîd
Hana karşı cephe alanların aldatılmış veya devlet düşmanı olduklarını
görerek siyâsî hayattan çekildi. Türkçülük fikrini harâretle savunan
kimseler arasında yer aldı. Türk Derneği, Türk Yurdu, Sırât-ı Müstakîm
(Sonradan Sebîlür-Reşâd), İslâm Mecmuası gibi dergi ve gazetelerde yazı
yazdı. Türk Derneğinin asil üyesi, Târih-i Osmânî Encümeninin de
yardımcı üyesi olarak vazife yaptı. Umûmiyetle kitabiyat ve hal
tercümeleriyle alâkalı makâleler ve eserler yazdı. Askerî ve siyâsî
kişiliğinden ziyâde bu sahada yazdığı eserleriyle dikkati çeken Mehmed
Tâhir Bey, 28 Ekim 1924’te İstanbul’da vefât etti. Üsküdar’da Aziz
Mahmud Hüdâî Efendi Câmii yanındaki kabristana defnedildi.

Eserleri:

Bursalı Mehmed Tâhir Beyin basılmış ve basılmamış birçok eseri,
bibliyoğrafya ve biyoğrafi sahasında önemli kaynaklardır.

Basılmış olan eserlerinden bâzıları şunlardır:

1) Osmanlı Müellifleri: Eserlerinin en mühimi olan bu kitap on iki
senelik bir inceleme ve araştırma neticesinde meydana gelmiştir.
İçerisinde 1600’ü aşkın âlim, şâir ve evliyâ zâtın hal tercümesi
anlatılmıştır. Üç cilttir. 2) Türklerin Ulûm ve Fünûna Hizmetleri, 3)
Terceme-i Hal ve Fezâil-i Şeyh-i Ekber Muhyiddîn Arabî, 4) Müverrihîn-i
Osmâniyeden Âli ve Kâtib Çelebi’nin Terceme-i Halleri, 5) Aydın
Vilâyetine Mensûb Meşâyıh, Ulemâ, Şuarâ, Müverrihîn ve Etibbânın
Terâcim-i Ahvâli, 6) Müntehebât-ı Masârî’ ve Ebyât, 7) Delîlü’t-Tefâsir,
Cool Kırım Müellifleri, 9) Meşâyıh-i Osmâniyeden Sekiz Zâtın Terâcim-i
Ahvâli, 10) Ulemâ-i Osmâniyeden Altı Zâtın Terâcim-i Ahvâli, 11) Hacı
Bayrâm-ı Velî, 12) Siyâsete Müteallik Âsâr-ı İslâmiyye.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:19 pm

Celâlazade Mustafa Çelebi
Kanûnî Sultan Süleyman Han devrinin önde gelen âlim ve devlet
adamlarından. Tosyalı Kâdı Celâl’in oğlu olup, çoğu defâ yalnız Koca
Nişancı nâmı ile anılırdı. Tosya’da doğan Mustafa Çelebi, ilk tahsilini
burada yaptıktan sonra İstanbul’a giderek öğrenimini tamamladı.
Genç yaşında devlet hizmetine girdi. Pîrî Paşaya intisâb ederek 1516’da
Dîvân Kâtibi oldu. İslâm yazılarından “dîvânî” yazıda başarılı
olduğundan mesleğini çabuk ilerletti. Yavuz Sultan Selim Hanın
iltifâtına kavuştu. Pîrî Paşadan sonra İbrâhim Paşanın da takdirini
kazandı.Mısır’a gittiği sırada Mustafa Çelebi’yi de sır kâtibi olarak
berâberinde götürdü.Mısır’da bulundukları sırada âsâyiş, huzûr ve
düzenin temini için yeni kânunlar hazırlanmasında sadrâzam İbrâhim
Paşanın yanında fevkalâde liyâkat gösterdi. Mustafa Çelebi’nin resmî
yazı ve raporları hazırlamadaki üstün kâbiliyeti henüz bilinmemekle
berâber, çoğu defâ bâzı mühim nâme-i hümâyûnlar (pâdişâh mektupları) ve
fermânlar ile berâtlar ona yazdırılıyordu.

Mustafa Çelebi, 1534 Irakeyn Seferinde, Nişancı Seydi Beyin vefâtı
üzerine Nişancılık makâmına getirildi. 1534’ten 1557’ye kadar aralıksız
bu makamda devlete hizmet etti. Birçok kânun ve nizamların
hazırlanmasını sağladı. Ayrıca dış ülkelerle olan siyâsî münâsebetlerde
fevkalâde mahâret sâhibi olduğunu gösterdi. Dîvân-ı hümâyûnda, yâni
Osmanlı Devleti Bakanlar Meclisinde, kânunlarla ilgili hususlarda
devamlı fikri alınırdı. Sonraki devirlerde derlenen bu kânun ve nizâmlar
Celâlzâde Kânunları adıyla Osmanlı târihinin altın sayfalarına geçti.
Nişancılıktan ayrılan Mustafa Çelebi’ye Kânûnî Sultan Süleymân Han
tarafından emeklilik maaşı bağlandı. Bununla berâber, devlet
hizmetlerinden büsbütün el çekmiş değildi. 1567 târihinde tekrar
Nişancılığa tâyin olundu. Daha önce Zigetvar Seferine katılan Mustafa
Çelebi ölümüne kadar bu vazîfede kaldı. Aynı yıl içinde vefât ederek
İstanbul’da Eyüp Sultan'da bulunan Nişancılar Câmii yanında defnedildi.

Nişancı olup da emekliye ayrıldığı ilk dönemde burada güzel bir ev
yaptırmıştı. Ayrıca bir hamam ve dâhil olduğu Halvetî tarîkatı için de
bir tekke yaptırdı. Emekliye ayrıldığı dönemde evinin bir ilim ve irfân
yuvası olduğu, ilim ve edebiyât âşıklarını himâye ettiği rivâyet
edilmektedir.

Mustafa Çelebi, güzel yazı yazmakta ve resmî yazıları kaleme almakta pek
mahâret sâhibiydi. Aynı zamanda takdir edilen bir şâirdi. Pâdişâha
sunduğu kasîdeler pek beğenilir, kendisine ikrâm ve iltifât olunurdu.
Cömert ve şefkatli olan Mustafa Çelebi, devlet hizmetlerinden başka
yalnız şiir ve inşâ ile meşgul olmakla kalmamış, birçok telif ve tercüme
eser bırakarak ilme ve fenne de hizmet etmiştir. Eserlerinin başında
Kânûnî Sultan Süleymân devrini gâyet güzel bir üslûpla anlatan
Tabakâtü’l-Memâlik fî Derecâti’l-Mesâlik adlı eseri gelmektedir. Târihçi
Peçevî bu esere “manzum ve mensur Şehnâme” adını vererek kıymetini
ifâde etmeye çalışmıştır. İlk Nişancılığı zamânında Horasanlı
Mu’inü’l-Miskin’in Peygamberler Târihi ile ilgili Me’aricü’n-Nübüvve
adlı eserini Türkçeye tercüme etti. (Bu eser, sonradan 17. asır
âlimlerinden Altıparmak Mehmed Efendi tarafından da tercüme edilerek
basıldı. Altıparmak Târihi adıyla günümüzde yeniden bastırılmıştır.)

Mustafa Çelebi, emekliye ayrıldığı sırada oturmakta olduğu Eyyûb
Sultandaki evinde Mevâhibü’l-Hallâk fî Merâtibi’l-Ahlâk adlı pek
kıymetli bir eser hazırladı. Bu eser, İslâm ahlâkını anlatmaktadır. Daha
sonra Enîsü’s-Selâtîn ve Celîsü’l-Havâkîn adı verilen bu eser, 54
bölümden meydana gelmektedir. Merhumun ayrıca, Yavuz Sultan Selim’i, din
ve devlete olan hizmetlerini anlatan Selimnâme adlı bir eseri ile
Nişânî mahlaslı bir Dîvân’ı vardır. Bunlardan başka birkaç tercüme eseri
daha mevcuttur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:19 pm

Cem Sultan
Fâtih Sultan Mehmed’in küçük oğlu. 1459 yılında doğdu. Annesinin adı
Çiçek Hâtun’dur. İlk terbiyesini saray hocalarından aldı. Beş yaşına
gelince, bir hocaya verilerek Kastamonu sancakbeyliğine gönderildi.
Eğitim ve öğrenimine burada da devâm etti. Fâtih Sultan Mehmed, büyük
oğlu Mustafa’nın vefâtı üzerine (1474) Cem’i Karaman eyâletine gönderdi.
Cem Sultan Konya’da kaldığı müddet zarfında, tahsilinin yanısıra ata
binmek ve her türlü silâhları kullanmakta büyük bir mahâret kazandı.
Sağlam yapılı bir genç hâline gelen Şehzâde, Karaman eyâletinde halkın
muhabbet ve teveccühünü kazandı. Harâbe hâlindeki Larende’de saray,
bedesten ve çarşı yaptırmak sûretiyle geniş îmâr faâliyetlerinde
bulundu.
1481’de Mısır Seferine çıktığı tahmin edilen Fâtih Sultan Mehmed
Gebze’de hastalanarak vefât edince, babasının yerine tahta çıkan İkinci
Bayezid’e kardeşi Cem Sultan muhâlefet etti. Cem, Bayezid’in aksine,
babasının pâdişahlığı zamânında doğduğunu, bu yüzden Uzun Hasan Seferi
sırasında babasına vekâlet ettiğini belirterek, asıl kendisinin tahta
geçmesi icab ettiğini iddiâ ediyordu. Bu sebeple harekete geçen Cem
Sultan, bir ara Bursa’ya hâkim olduysa da, Gedik Ahmed Paşanın Sultan
İkinci Bayezid’le birleşmesi üzerine Konya’ya çekilmek zorunda kaldı.
Daha sonra Kâhire’ye giden Cem Sultan burada Sultan Kayıtbay tarafından
merâsimle karşılandı. Cem, 20 Aralık 1481’de hac farîzasını yerine
getirmek üzere Mekke’ye gidip, 12 Mart 1482’de Kâhire’ye geri döndü. Bu
arada eski Karaman beyi olan Kasım Bey, Cem’i tahrik ederek Karaman
beyliğini yeniden kurma düşüncesindeydi. Aynı zamanda Ankara
sancakbeyini de yanına çekmeyi başarmıştı. Bu durum üzerine bir defâ
daha şansını denemeye karar veren Cem Sultan’ın, Konya ile Ankara’ya
karşı bizzat giriştiği taarruz başarısızlıkla netîcelendi. Bunun üzerine
önce Akşehir’e sonra da Kasım Bey ile birlikte Taşeli’ne çekilmek
zorunda kaldı. Konya Ereğlisi’ne gelen Sultan İkinci Bayezid’le yeniden
müzâkerelere girişti. Ancak bu müzâkereler de diğerleri gibi netîcesiz
kaldı. Çünkü onun Kudüs’te oturmasını teklif eden Sultan İkinci
Bayezid’e karşılık Cem Sultan, Osmanlı topraklarında hâkim olacağı bir
bölgenin kendisine tahsis edilmesi husûsunda ısrar ediyordu. Bunun
üzerine kardeşi ile uğraşan Sultan İkinci Bayezid’in kendisine bâzı
tâvizlerde bulunacağını ümid eden Kasım Beyin teşviki ile Cem Sultan,
nihâyet Rodos şövalyelerine mürâcaat etmeye karar verdi. 29 Temmuz 1482
günü, Rodos limanında karaya ayak bastı. Talihsiz şehzâde için, 12 yıl 7
ay sürecek ve sonu ölümle noktalanacak olan acı gurbet hayâtı başlamış
oluyordu.

Rodos şövalyelerinin başı Pierre d’Aubusson daha önce imzâladığı bir
senetle Cem Sultan’a istediği zaman Rodos’tan ayrılabilme hakkını
tanımıştı. Ancak bu sözünü çabuk unuttu. Şehzâdeyi elde tutmakla Sultan
Bayezid Hana istedikleri yolda anlaşma yapmaya ve adalarını Osmanlıların
fethinden kurtarmaya, aynı zamanda para koparmaya muvaffak
olabileceğini umuyordu. Ancak Cem Sultan’ın Türk topraklarına yakın olan
bu adada bırakılması tehlikeli olacaktı. Böylece Cem Sultan, maiyetiyle
birlikte bir müddet Nis’de, bir müddet de Şambri ve Puy kalelerinde
ikâmet etti. Öte yandan d’Aubusson ile Sultan İkinci Bayezid arasında
bir antlaşma imzâlandı. 7 Aralık 1482 târihli bu antlaşmaya göre Cem
Sultan’ın bakım masrafı olarak, Rodos’a her yıl 45.000 duka altını
ödenecekti.

Şövalyeler 6,5 yıl ellerinde tutmaya muvaffak oldukları Cem Sultan’dan
âzami derecede istifâdeye bakıyorlardı. Bu arada Avrupa’da Cem Sultan’ı
elde edebilmek için yoğun siyâsî faaliyetler vardı. Fransa, Macaristan,
Venedik ve hattâ Memlûk Sultanlığı bu gâye ile şövalyelere câzip
tekliflerde bulunuyorlardı. Nihâyet Cem Sultan’ın Alman İmparatorluğunun
eline düşmesi ihtimâlinin belirmesi üzerine endişeye düşen Fransa, onun
Papa’nın himâyesine verilmesini kabul etti. Bu faaliyetlerden
şüphelenen Cem Sultan, Bayezid’e gönderdiği bir mektupta kendisini
küffâr elinde bırakmamasını istedi. Nihâyet Toulan’dan yola çıkan Cem
Sultan ve maiyeti, Mart 1489’da Roma’ya vardı. Burada büyük bir törenle
karşılanarak Vatikan Sarayına yerleştirildi.

14 Martta Papa Sekizinci Innocent tarafından resmen kabul edilen Cem
Sultan, teşrifât memurunun bütün ısrarlarına rağmen kavuğunu çıkarmaya
ve diz üstü çökmeye râzı olmayarak, doğru Papa’nın yanına gidip ona ve
yanındaki kardinallere başıyla selâm verdi. Papa da, onu kucaklayıp
öptü. Papa ile görüşmelerinde Avrupa’ya ne maksatla geldiğini anlatarak,
artık Mısır’a gidip âilesiyle berâber olmaktan başka bir emeli
kalmadığını açıklayan Cem Sultan, Papa’nın aracılığını istedi. Ancak Cem
Sultan’ın üzüntüsüne iştirâk etmiş görünüp onunla birlikte gözyaşı
döken Papa, hakîkatte onu âlet ederek Osmanlılar üzerine bir Haçlı
seferi açmak emelinde olduğundan, Macaristan’a gitmek tavsiyesinde
bulundu. Cem Sultan’ın böyle bir hareketin, İslâm âleminde lânetle
karşılanacağını belirtmesi üzerine de, Papa Lâtince ağır bir cümle
kullandı. Aynı dili bildiği anlaşılan Cem Sultan’ın mukâbelesinde papayı
mahcup ettiği görüldü. Papa Innocent, Cem Sultan’ı, Hıristiyan
yapabilirse, Haçlı seferinin gerçekleşeceğini ve Osmanlıları Avrupa’dan
atmanın mümkün olabileceğini sanıyordu. Bu sebeple bir gün, kendisiyle
görüşürken Hıristiyan olmasını resmen teklif etti. Ama yanılmıştı. Cem
Sultan, kendisine değil, Osmanlı pâdişahlığı, hattâ bütün dünyânın
pâdişahlığı pâyesi verilse, dîninden dönmeyeceğini sertçe bildirdi.

Papa Innocent’in 1492 yılında ölümü üzerine yerine Altıncı Alexandre
Burgia seçildi. 1494 yılında İtalya sınırını aşarak Roma’ya giren Fransa
Kralı Sekizinci Charles, papa ile anlaşarak Cem Sultan’ı yanına aldı.
Cem Sultan 28 Ocak günü Fransız ordusu ile Roma’dan ayrılarak
Fransızların Napoli seferine iştirâk etti ve birçok kalelerin zaptına
şâhid oldu. Napoli Krallığının mukâvemetinin kırıldığı sıralarda Cem
Sultan’da hastalık belirtileri ortaya çıktı. Bir müddet sonra, hastalık
daha da ilerleyerek, yüzü ve boynu şişti. Artık ata binecek hâli
kalmadığından sedye ile naklediliyordu.

Cem Sultan böyle bir durumda bile dâimâ, “Yâ Rabbî! Eğer bu kâfirler
beni bahâne edip Müslümanlar üzerine yürümeye kalkarlarsa, beni o
günlere eriştirme, canımı al!” diye duâ ediyordu. Nihâyet 25 Şubat 1495
Çarşamba sabahı, şehâdet getire getire rûhunu teslim etti. Cem Sultan o
sırada 35 yaşındaydı.

Cem Sultan’ın hastalık veya zehirlenme netîcesinde öldüğüne dâir
muhtelif rivâyetler vardır. Osmanlı müellifleri genellikle papa
tarafından gönderilen bir berberin zehirli ustura ile Cem Sultan’ı tıraş
ettiğini ve ölümüne sebep olduğunu bildirmektedir.

Haberin İstanbul’a ulaşmasından sonra, Sultan Bâyezid’in emriyle
dükkanlar, çarşılar kapatıldı, fakirlere para dağıtıldı. Ülkedeki bütün
câmilerde gâib cenâze namazı kılındı. Tâbutu ise ancak 1499 yılı Ocak
ayında ülkeye getirildi. Bursa’ya götürülerek Fâtih Sultan Mehmed’in
büyük oğlu Mustafa’nın yanına gömüldü.

Cem Sultan şâir ve edip ruhlu bir zât olup, Dîvân’ı vardır. Avrupa’da
bulunduğu müddetçe Fâtih Sultan Mehmed’in oğluna yakışır sûrette hareket
edip, herkesin gıpta ve sevgisini kazanmıştı. İsmi bütün Avrupa’da
şöhret bulmuştur.

Cem Sultan Dîvân’ından bir parça aşağıdadır:

Ne-durur Hakk’a toğru varmağa râh
Himem-i Lâ ilâhe illallah

Zahm-ı küfre odur şifâ-yı ebed
Merhem-i Lâ ilâhe illallah

Dil ü cân bağını kılur tâze
Şeb-nem-i Lâ ilâhe illallah

Kim olursa olur Hudâ’ya karîb
Hem-dem-i Lâ ilâhe illallah

Sahn-ı câna safâ virür irse
Kadem-i Lâ ilâhe illallah

Kangı kalbe yazılsa ola pür-nûr
Rakam-ı Lâ ilâhe illallah

İns ü cân râm ola ele girse
Hâtem-i Lâ ilâhe illallah

Uludur on sekiz bin âlemden
Alem-i Lâ ilâhe illallah

Toludur cümle âsmân ü zemîn
Ni’am-i Lâ ilâhe illallah
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:19 pm

Cemal Paşa
Osmanlı Devletinin son yıllarında görev alan kumandan ve devlet
adamlarından. Midilli’de 1872’de doğdu. Askerî Eczâcı Mehmed Nesîb
Efendinin oğludur. 1890’da Kuleli Askerî Lisesinden 1895’te de Harp
Akademisinden mezûn oldu. Genelkurmay Birinci Şûbesinde bulundu.
Kırklareli İstihkâm İnşâatı Şûbesinde çalışmak üzere İkinci Orduda görev
yaptı. Daha sonra Selânik’teki Redif Fırkası Kurmaybaşkanlığına tâyin
edilerek Üçüncü Ordu emrine verildi.
Cemâl Paşa, Osmanlı Devletinin içinden sarsılıp, daha sonra yıkılmasına
zemin hazırlayan meşhur İttihat ve Terakki Cemiyetinin ileri gelen
reislerinden ve faal elemanlarından idi. Nitekim adı geçen cemiyetin
1899 yılında Selânik’te Talat Paşa ve arkadaşları tarafından kurulması
üzerine Cemâl Paşaya, bu yıkıcı cemiyetin ordu içinde
teşkilâtlandırılması ve Sultan İkinci Abdülhamid Han gibi bir pâdişâhın,
istibdat yaygaralarıyla tahttan indirilmesini sağlayacak faaliyetleri
yürütmek vazîfesi verilmişti. Netîcede Cemâl, Enver, Talat ve diğer
cemiyete üye paşaların yıkıcı çalışmaları etkisini gösterdi ve Sultan
Abdülhamîd Han zorla tahtından indirildi. Pâdişâh’a tahttan
indirildiğini bildirmek için saraya gelen heyet arasında Ermeni Aram,
Yahûdî Emanuel Karasu’nun bulunması, cemiyetin vatan hâinleri ile ne
derece irtibat hâlinde olduğunu açıkça göstermektedir.

Cemâl Paşa, 1909’da Adana vâlisi 1912’de Bağdât vâlisi oldu. Vâliliği
sırasında yaptığı zulümler ve haksızlıklar meşhurdur. Bilhassa Adana’da
Ermenilerin hatırı için, Erzin Kazâsı müftîsi dâhil yüzlerce Müslümanı
idam etti. Bu yaptığı zulümleri Hâtırât’ında açıkça îtiraf etmektedir.
1912’de Bulgarlarla yapılan muhârebede kumandan idi, ancak muvaffak
olamayıp, Çatalca hattına kadar çekilmek zorunda kaldı. Aynı yıl menzil
müfettişi ve ordu idâre reisi oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti hükümeti
ele geçirince, Cemâl Paşa 1913 yılında İstanbul muhâfızı yapıldı. Enver
Paşa Harbiye Nâzırı olunca, Cemâl Paşa önce Nâfiâ Nâzırı, sonra da
Bahriye Nâzırı oldu. Enver ve Talat Paşalara uyarak 1914’te Almanya ile
yapılan ittifak anlaşmasını kabul etti. Zâten Balkan Savaşlarından büyük
bir zararla çıkan Osmanlı Devleti, böylece Birinci Dünyâ Harbine
sokulmuş oldu. Savaşta yüzbinlerce vatan evlâdı şehid olurken, altı
asırlık Osmanlı Devleti de yıkılıp, memleket işgâl edildi.

Cemâl Paşa, Birinci Dünyâ Savaşı çıktığı zaman,Harbiye Nâzırlığı
yanında, İkinci Ordu kumandanlığını da üstlendi. Daha sonra Enver
Paşanın emriyle Suriye’nin güvenliğini sağlamak ve Mısır’ı İngiliz
istilâsından korumak vazîfesiyle Dördüncü Ordu kumandanlığına tâyin
edilerek Suriye’ye gitti. Suriye’de bulunduğu sırada, krallar gibi zevk
ve safâ içinde yaşadı. Halka, bilhassa şeriflere zulmetti. Bütün bunları
Münevver Ayaşlı acı bir üslupla anlatmaktadır. Cemâl Paşanın burada
emrindeki 12.000 kişilik orduyu Sina Çölünden geçirme teşebbüsü
başarısızlıkla sonuçlandı ve ordumuzun büyük bölümü helâk oldu.

1915 senesinde Enver, Talat ve Cemâl paşalar arasında ayrılıklar çıktı.
Bu ayrılık şeflik iddiâsından dolayı idi. Cemâl Paşa diğerlerinin
siyâsetini tasvip etmiyor, bulunduğu yerlerde Ermenilerle işbirliği
yapıyordu.

Cemâl Paşa ve adamlarının Suriye’deki şeriflere ve yerli halka
yaptıkları zulümler ve İngiliz câsuslarının propagandaları neticesinde
Araplar arasında Arap milliyetçiliği fikri ve Osmanlı düşmanlığı hızla
yayılıyordu. Cemâl Paşa bu durumda kendini kurtarmak için, Suriye’nin
çeşitli bölgelerine Ermenileri yerleştiriyor ve onlarla işbirliği
yapmaktan çekinmiyordu. Cemâl Paşa ile diğer paşalar arasındaki ihtilafı
bilen Ermeniler, Cemâl Paşaya Suriye krallığı vaad ederek İstanbul
Hükümetine isyân ettirmek istediler. Bunun için bir plan da
hazırladılar. Ancak büyük devletlerin anlaşamaması sebebiyle bu plan
gerçekleşmedi.

Şam’da durumun aleyhine döndüğünü gören Cemâl Paşa 1917’de İstanbul’a
döndü.

Osmanlı Devletinin Birinci Dünyâ Harbine girmesinde olduğu gibi,
mağlûbiyetinde de İttihat ve Terakki Cemiyetinin mesûliyeti büyüktür.
Hükûmetin ileri gelenlerinden her biri yenilgi üzerine yurt dışına
kaçtılar. Cemâl Paşa Berlin ve Münih’e gitti. Bolşevik ihtilâlcileriyle
tanıştıktan sonra Rusya’ya geçti. Oradan Taşkent’e gidip, güyâ onları
kurtarma faaliyetlerine girişti ise de, Enver Paşanın da Türkistan’a
gelmesi üzerine oradan ayrılıp Tiflis’e gitti. Orada Ermeni komitecileri
tarafından 22 Temmuz 1922’de öldürüldü. Önce Tiflis’de gömüldü ise de
sonra Erzurum’a getirilerek şehitliğe gömüldü. “Plevne Savunması” adlı
eseri 1898’de, Hatıraları ise 1923’te İstanbul’da basıldı. Cemâl Paşanın
5 oğlu vardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:20 pm

Cemaleddin Efendi
Osmanlı Devletinin yüz yedinci şeyhülislâmıdır. İsmi, Mehmed
Cemâleddîn’dir. Babası, Tedkikât-ı Şer’iyye Meclisi reisi Kazasker Hâlid
Efendi, dedesi ise Kazasker Yûsuf Efendidir. Annesi, Abdülmecid Han
devri kazaskerlerinden Hacı Mehmed Sa’îd Efendinin kızıdır. 1848
(H.1264) senesinde İstanbul’da doğdu. 1919 (H. 1335) senesinde Mısır’ın
İskenderiye şehri civarındaki Remle kasabasında vefât etti. İstanbul’da
defnedildi.
İlk öğrenimini mahalle mektebinde gören Cemâleddîn Efendi, babasından ve
zamanının büyük âlimlerinden ilim tahsil etti. Medrese tahsilini
tamamlayıp on yedi yaşındayken Rüûs-ı Hümâyûn defterine kaydolunarak
kendisine maaş bağlandı. Zekâ ve dirâyeti sâyesinde ilerleyerek 1866
senesinde İbtida-yı hâriç pâyesiyle müderris oldu. 1871’de Hareket-i
hâriç pâyesi alıp Şeyhülislâmlık Mektupçu Muâvinliği; 1872’de İbtidâ-yı
dâhil pâyesiyle, Anadolu Kazaskerliği Mektupçuluğuna getirildi. Daha
sonra Adliye Nezâreti Cezâ Mahkemesi Muharrerât Şûbe Muâvinliği ve
Müdürlüğüne yükseldi. İlmiye rütbesinde ilerleyip 1877’de Süleymaniye
Müderrisliği pâyesine ulaştı. 1884’te İstanbul Kâdısı; daha sonra
Anadolu Kazaskeri ve 1890’da Rumeli Kazaskeri oldu. 1891 senesinde
Rumeli Kazaskeri pâyesiyle Meşîhât mektupçuluğunda bulunduğu sırada
üstün zekâ ve dirâyeti, aynı zamanda devrin bütün ahvâline (hallerine)
vâkıf olması sebebiyle, 43 yaşındayken Şeyhülislâmlık makamına yükseldi.
Aralıklı olarak on sekiz seneye yakın bu vazifede kaldı. Dört defa
Şeyhülislâmlık makamına getirildi. Birinci ve ikinci şeyhülislâmlığı 17
yıl 5 ay 10 gün; üçüncü ve dördüncü şeyhülislâmlığı 6 ay 3 gün
sürmüştür. Birinci ve ikinci şeyhülislâmlığı Sultan İkinci Abdülhamid
Hanın, üçüncü ve dördüncü şeyhülislâmlığı ise Sultan Reşâd’ın saltanatı
yıllarına rastlamaktadır. Cemâleddîn Efendi Osmanlı târihinde Ebüssuud
Efendi, Molla Fahreddîn-i Acemî ve Zenbilli Ali Efendiden sonra
şeyhülislâmlıkta en çok kalan kimselerdendir.

Cemâleddîn Efendi uzun müddet Şeyhülislâmlık vazifesinde bulunmaktan
başka devrinde yaşanan birçok önemli hadiselere şâhid olmuştur.
Bunlardan birisi, Sultan İkinci Abdülhamid Hana karşı 21 Temmuz 1905
Cumâ günü tertiplenen Yıldız Suikastıdır.

Sultan İkinci Abdülhamid Han, her hafta Cumâ selâmlığına Şeyhülislâm
Cemâleddin Efendi ve serasker Rızâ Paşa ile birlikte çıkardı. 21 Temmuz
1905 Cumâ günü Ermeniler Yıldız Câmii önüne bir saatli bomba
yerleştirerek Sultan İkinci Abdülhamîd Hana karşı suikast tertiplediler.
Her şey saniyesi saniyesine hesaplanmıştı. Ancak Abdülhamid Han hünkâr
mahfelinde Şeyhülislâm Cemâleddîn Efendi ile birkaç cümle konuştu. Bu
gecikme sırasında yerleştirilen bomba patladı. Böylece Sultan İkinci
Abdülhamid Han, Allahü teâlânın yardımıyla, suikastten kurtuldu.
Cemâleddîn Efendi de bir fâcianın önlenmesine sebep olduğu için
padişahın ihsan ve iltifatını kazandı.

Cemâleddîn Efendinin şeyhülislâmlığı sırasında 23 Ocak 1913 târihinde
vukû bulan ikinci mühim hâdise, İttihatçıların meşhûr Bâbıâlî
Baskınıdır. İttihatçılar o sırada şeyhülislâm olan Cemâleddîn Efendiyi
İstanbul’dan Mısır’a sürmüşlerdir. Cemâleddîn Efendi Mısır’da bulunduğu
sırada, Mısır halkı ona çok hürmet gösterdi. Cemâleddîn Efendi Mısır’da
kaldığı altı yıl içinde Hâtırât-ı Siyâsiyye adındaki eserini yazdı.

1919 senesinde 72 yaşında bulunduğu sırada Mısır’ın İskenderiye şehri
civarındaki Remle kasabasında vefât etti. İskenderiye’deki cenâze
namazına 35.000’den fazla Müslüman katıldı. İstanbul’a getirilen nâşı
Fâtih Otlukçu Yokuşundaki âile kabristanlığına defnedildi. Sonraları
Otlukçu Yokuşunun tâdilatı sebebiyle mezarı Edirnekapı Şehitliği'ne
nakledildi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 3 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:21 pm

Cevad (Cevat) Paşa
Osmanlı Devletinin 19. asır kumandan ve sadrâzamlarından. Şam’da doğup
İstanbul’da vefât eden Cevad Paşa, Kaba-Ağalızâde nâmıyla anılan ve
Şûrâ-yı Askerî üyesi Afyonlu Mustafa Âsım Beyin oğludur. 1851 yılında
doğdu. İlk tahsilini Bursa ve İstanbul mekteplerinde yaptıktan sonra
Harbiyeye girdi. 1869’da burayı bitirince Erkân-ı Harbiyeye alındı ve
buradan da birincilikle mezun oldu. Kısa bir zamanda terfi görerek önce
kolağası ve o sıralarda yazdığı El-Ma’lûmâtü’l-Kâfiye fî
Ahvâl-il-Memâlik-il-Osmâniyye adlı eserini pâdişâha takdim ile binbaşı
oldu. 1877-1878 Osmanlı-Rus harbinde Tuna ordusuna gönderilen Cevad
Paşa, önce başkumandan Süleymân Ağanın yâverliğinde, sonra kaymakamlıkla
(yarbay) Necip Paşa fırkasının Erkân-ı Harbiye reisliğinde bulundu. 27
yaşındayken miralaylığa terfi ederek Peyker Paşa kolordusunun Erkân-ı
Harbiye reisliğine getirildi. Harpten sonra 1878Berlin Muâhedesi
hükümlerinin tatbiki işi ile görevlendirildi. 1884’te Çetine Sefâretine
tâyin ve rütbesi mirlivâlığa (tuğgeneral) yükseltildi. Burada iki yıl
kalan Cevad Paşa rahatsızlığı sebebiyle Viyana’ya gitmek için izin
istedi ise de, İstanbul’a gelmesi emrolundu.
Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın dikkatini çekip takdirini kazanan Cevad
Paşa, dönüşünden sonra İstanbul’da Teftiş-i Askerî Komisyonu âzâlığına
getirildi. Girit’teki karışıklıklar üzerine Girit fevkalâde kumandanlık
ve vâli vekilliğine tâyin edildi. Adadaki Müslüman ve Hıristiyan ahâliye
iyi idâresi ile kendini sevdirerek aralarında bir anlaşma ve âhenk
tesis eden Cevad Paşaya hizmetine karşılık 40 yaşında müşirliğe
(orgenerallik) yükseltildi. Cevad Paşanın değerini takdir eden Sultan
İkinci Abdülhamid Han, onu sadrâzamlığa getirdi (1891).

Cevad Paşa, 3 seneyi geçen sadâreti esnâsında takip ettiği siyâseti,
dâhilde ve hâriçte sulhun muhâfazası idi. Zamanının en mühim ve müzmin
meselesi, hâlâ bugün ehemmiyeti devam ettirilmek istenen Ermeni meselesi
olmuştu. Cevad Paşa, meselenin en ince teferrûatına vâkıf ve memleketin
menfaatlerini müdrik bir devlet adamı sıfatıyla, sert, fakat âdilâne
kararlar aldı. Üç sene sonra sadrâzamlıktan alınarak Nişantaşı’ndaki
evinde ikâmete mecbur edilen Cevad Paşa, bu sıralarda Girit’te yeniden
karışıklıkların çıkması üzerine Girit Fırka-i Askerîye kumandanlığına
tâyin edilerek 1897’de Girit’e gönderildi.

Girit’in Avrupa devletleri tarafından husûsî bir şekilde idâre edileceği
anlaşılıp, Almanya İmparatorunun Suriye taraflarına seyâhat yapması
kesinleşince, Cevad Paşa mihmandarlığa getirildi. Ancak imparatorla
görüşmesinden sonra karargâhı Şam’da bulunan Beşinci Ordu Kumandanlığına
tâyin edildi. Burada rahatsızlanan Cevad Paşa, doktorların verdiği
rapor sâyesinde İstanbul’a geldi ve 1900’de vefât etti. Merhûm, Fâtih
civârında Emir Ahmed Buhârî hazretlerinin türbesi karşısında inşâ olunan
husûsî bir türbede medfûndur.

Cevad Paşa, münevver, bilgili ve dürüst bir devlet adamıydı. Arapça,
Farsça, Fransızca bilip, Rumca ve İtalyanca’ya da vâkıftı. Türkçe'de
emsâli bulunmayan 10 ciltlik Tarih-i Askerî adlı eseri çok değerlidir.
Eserde İmparatorlukta eskiden beri mevcut muhtelif askerî teşekkül ve
müesseseler, 1826 yılına kadarki meşhur harpler hakkında mâlumât (bilgi)
verilmektedir. Yalnız Yeniçerilere âit olan birinci cildi basılmıştır.
Ayrıca kıyâfetleri ve o devrin silâh ve teçhizatını gösterir bir de
albümü vardır ki, Paris’te basılmıştır. Bunlardan başka Riyâziyenin
Mebâhis-i Dakikası, Kimyânın Sanâyie Tatbiki, Semâ ve Telefon gibi fennî
eserleri de mevcuttur. Ancak 24 nüshası basılan Yâdigâr adlı bir de
mecmûa çıkarmıştır. Sadrâzamken Bâbıâlî bahçesinde yaptırdığı kütüphâne
bugün de Cevad Paşa Kütüphanesi adı ile anılmakta olup,Başbakanlık
Osmanlı Arşivinin bir deposudur. Beş bin ciltlik kütüphânesini İstanbul
Arkeoloji Müzesine bağışlamıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
 
Türk Devlet ve Siyaset Adamları
Sayfa başına dön 
3 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3
 Similar topics
-
» Türk öğrencileri ağırladı!
» "Türk teknik adamlar atılım içinde"

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
FrmCafe :: Kültür & Sanat & Tarih :: Tarih :: Genel Tarih-
Buraya geçin: