FrmCafe
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


      FrmCafeHoşgeldiniz :
En son ziyaretiniz : Perş. Ocak 01, 1970
Mesaj Sayınız : 0

 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En iyi yollayıcılar
Programcı
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_rcap 
Draquinq
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_rcap 
xxReDoLxx
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_rcap 
Dj Güray
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_rcap 
kortel
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_rcap 
AnyCooL
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_rcap 
estonya
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_rcap 
KinqCommando
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_rcap 
kaharamanlar
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_rcap 
zargonx041
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_lcapTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Voting_barTürk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Vote_rcap 
En son konular
» Knıght Online Oynayanlar...
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 30, 2010 11:27 pm tarafından kortel

» Domuz
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:31 pm tarafından xxReDoLxx

» 3 Dakika Önce
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:31 pm tarafından xxReDoLxx

» Bir Çanak Ayran
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:27 pm tarafından xxReDoLxx

» Arka Kapı
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:26 pm tarafından xxReDoLxx

» Nereden anladın
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:26 pm tarafından xxReDoLxx

» Yesekmi?
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:25 pm tarafından xxReDoLxx

» No.160
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:24 pm tarafından xxReDoLxx

» Ödül
Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptySalı Haz. 29, 2010 10:22 pm tarafından xxReDoLxx

Zirve100

Zirve100 Toplist
Alexa

 

 Türk Devlet ve Siyaset Adamları

Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3  Sonraki
YazarMesaj
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:02 pm

Ahmed Ratib Paşa
Osmanlı kaptan-ı deryalarından. 1711’de Mora Yenişehiri’nde doğdu. Topal
Osman Paşanın oğludur. 1733 İran savaşları sırasında babasının şehid
düşmesi üzerine kendisine vezirlikle serdar-ı ekremlik verildi. 1735’te
Mora Muhassılı, 1740’ta Rumeli Beylerbeyi oldu. Aynı sene Sultan Üçüncü
Ahmed Hanın kızlarından Ayşe Sultan ile evlendi. 1743’te kaptan-ı
deryalığa getirildi. Bir yıl bu görevde kaldı. Mora, Rumeli, Eğriboz,
Aydın, Tırhala, Vidin ve Yanya valiliklerinde bulundu. 1758’de Mora’da
vefat etti. Ahmed Ratib Paşa şair ve hattat olarak da tanınmış olup
basılmamış bir Divan'ı vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:02 pm

Ahmed Resmî Efendi
Osmanlı devlet adamlarından ve tarihçi. 1700 senesinde Girit’te doğdu.
Tahsilini tamamlamak üzere İstanbul’a geldi. Reisülküttablardan Mustafa
Efendinin yanında yetişti ve daha sonra onun damadı oldu. Öğretimini
tamamladıktan sonra devlet hizmetine girdi. Sırasıyla Selanik, İstanbul
ve Gelibolu baruthaneleri nezaret görevleri ile kethüdalıklarda ve dış
işleriyle alakalı vazifelerde bulundu. Sultan Üçüncü Mustafa’nın tahta
çıkışını bildirmek üzere Avusturya’ya elçi olarak gönderildi (1757).
Daha sonra maliye tezkirecisi ve Anadolu muhasebecisi olarak
vazifelendirildi.

Prusya ile Rusya arasındaki yakınlaşmanın Osmanlı Devletine getireceği
zararları incelemek, yolu üzerindeki himaye altındaki Lehlilere teminat
vermek üzere elçi olarak Berlin’e gönderildi (1763). Bu vazifesini büyük
bir titizlik ve dikkatle yapan Ahmed Resmi Efendi, İstanbul’a
döndüğünde, sadaret mektupçuluğuna tayin edildi. Arkasından çavuşbaşı,
matbah ve tersane emini ve ruznamçeci oldu. 1769’da sadrazam
kethüdalığına getirildi ise de kısa süre sonra sadaret değişikliği
yüzünden eski vazifesine döndü. 1771’de tekrar sadaret kethüdalığına
atandı. Bu vazifede iken Osmanlı baş delegesi olarak Küçük Kaynarca
Antlaşmasına katıldı. İstanbul’a dönüşünde matbah emaneti, şıkk-ı sani
defterdarlığı, cizye muhasebeciliği ve ruznamçecilik vazifelerinde
bulundu. 1783 Ağustosu sonlarında İstanbul’da vefat etti.

Ahmed Resmi Efendi, sefaretname ve biyografi eserleri ile tanınmıştır.
Eserlerinden bazıları şunlardır:

1) Halikat-ür-Rüesa: Eserde Koca Nişancı Celalzade Mustafa Çelebi’den
başlayarak Ragıb Paşaya kadar olan reisülküttabların hal tercümesi
anlatılmıştır. 2) Sefaretname-i Ahmed Resmi: Eserde müellif, gittiği
ülkelerin askeri, siyasi, ekonomik ve toplumsal durumları ile ilgili
ayrıntılı bilgiler vermiş, yol boyunca gördüğü yerler hakkında
değerlendirmeler yapmıştır. Bu devletlerin Osmanlı Devleti ile olan
ilişkilerini inceleyerek muhtemel gelişmelerle ilgili tekliflerde
bulunmuştur. 3) Hamilet-ül-Kübera: Eserde 39 tane kızlar ağasının hal
tercümesi anlatılmıştır. 4) Hülasat-ül-İtibar: 1768-1774 Osmanlı Rus
Savaşı hakkında görüş, tenkit ve intibalarını anlatmaktadır. 1781’de
yazılan eser üç sefer basılmıştır. 5) Zülaliyye, 6) Coğrafya-ı Cedid, 7)
El-İstinas fi Ahval-il-Efras.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:03 pm

Ahmed Reşid Rey
Osmanlı devri şairlerinden, devlet adamı, yazar. 1870 senesi başında
İstanbul’da doğdu. Babası Çankırı mutasarrıfı Abdulah Şefik Efendidir.
Anne tarafından Mollacıkzade ailesine mensuptur. İlk tahsilini
Çankırı’da yapan Ahmed Reşid, babasının vefatı üzerine İstanbul’a
gelerek Soğukçeşme Rüşdiyesinden mezun oldu. Mekteb-i Mülkiye-i Şahaneye
devam etti. Bu arada edebiyata ilgi duyan Ahmed Reşid, hocası Recaizade
Mahmud Ekrem’in tesirinde şiirler yazdı. İlk şiirleri Gülşen
Dergisi'nde yayınlandı. 1888’de Mülkiyeyi bitiren Ahmed Reşid bir sene
kadar burada öğretmenlik yaptı.

Ahmed Reşid, 1890’da Mabeyn katipliği daha sonra sırasıyla Kudüs
mutasarrıflığı, Manastır, Ankara, Halep ve Aydın valiliklerinde bulundu.
1912’de Kamil Paşa kabinesinde Dahiliye Nazırı oldu. Babıali Baskını
ile kısa bir süre sonra kabine düşünce, ailesiyle önce Mısır’a, oradan
Paris’e gitti. Mahmud Şevket Paşanın öldürülmesi olayında suçlu
bulunarak gıyabında idama mahkum edildi. Birinci Dünya Harbi sırasında
Cenevre’de bulunan Ahmed Reşid, 1919’da İstanbul’a döndü. Tevfik ve
Damat Ferit Paşaların kurduğu hükümetlerde Dahiliye Nazırlığı yaptı.
Delege olarak Paris’e gitti. Sevr Antlaşmasını imzalamayarak bakanlıktan
istifa etti ve siyasi hayattan çekildi. Çeşitli dergi ve gazetelerde
yazı yazan Ahmed Reşid Rey, 14 Ağustos 1955’te İstanbul’da öldü.

Ahmed Reşid önceleri Recaizade Ekrem ve Abdülhak Hamid tarzında şiirler
yazmıştır. Servet-i Fünun ve Mekteb’te yazmaya başlayınca asıl kendi
şahsiyetini bulmuştur. Parlak hayalleri olmakla birlikte, şiirlerinde
duygudan çok mantık hakimdir. Sanat ve anlayış bakımından realizme
yaklaşmak istemişse de romantizmden tam manasıyla ayrılamamıştır.
Şiirlerini bir kitap halinde toplamamış olan Ahmed Reşid’in diğer
eserleri şunlardır: 1) Nazariyat-ı Edebiye (1912), 2) Racine Külliyatı
(1934-1935), Şiirlerinden sadeleştirilmiş bir örnek:

Valideme

Hani sen ... saçlarımı okşayarak,
Her gece yüreğinin sıcaklığında beni
Yatırırdın, ısıtırdın ... hani sen!
Şefkatli bakışına gülümseyen
Oğlunun uyuyan gözünü
Öpücüklerle kapatırdın, ancak

Hani sen ... sağlığını rahatını
Yavrunun masum neşesi için
Zevk alırdın feda etmekten
Görmesen oğlunu bir gün mesela
Değişir, heyacanlanırdın o gün
O gün örterdi üzüntü, saflığını.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:03 pm

Ahmed Rıza
İttihat ve Terakki Cemiyetinin ve Jön Türkler hareketinin ileri
gelenlerinden. 1859 yılında İstanbul’da doğdu. Birinci Meşrutiyetin Ayan
Meclisi azasından ve Kırım Harbinde İngilizlerle yakından ilgilendiği
için İngiliz Ali Bey diye meşhur bir zatın oğludur. Annesi ise,
Avusturyalı bir kadındır.

Ahmed Rıza, ailesinden Avrupai bir eğitim gördü. Galatasaray Lisesini
bitirdikten sonra Fransa’ya gitti ve ziraat tahsili yaparak Türkiye’ye
döndü. Bursa Maarif müdürlüğü vazifesine tayin edildi. Bu sırada İbrahim
Temo, Abdullah Cevdet gibi kişilerin tıbbiye talebesiyken gizlice
kurdukları, daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti adını alan İttihad-ı
Osmani Cemiyetine üye oldu. 1884’te merkezi Paris’te olan Societe des
Positivistes’e (Pozitivistler Birliğine) üye olarak, onların fikir ve
görüşlerini yeni Türk fikir hareketinin parolası haline getirmeye
çalıştı. 1889’da Fransa ihtilalinin yüzüncü yıl dönümü sebebiyle
Paris’te açılan meşhur sergiyi gezmek bahanesiyle Avrupa’ya gitti. Yurda
dönmeyerek Jön Türkler hareketinin başına geçti. Hayranı olduğu Fransız
filozofu Auguste Comte’un: “Pozitif bilimden başka bilim yoktur.
İnsanlığa, hiçbir insan üstü varlığa dayanmayan ve insan sevgisinden
doğan yeni bir insanlık dini gereklidir. Bu din pozitif (müsbet)
sebeplerin üzerine kurulmalı, teolojiye (dini ilimlere) olduğu kadar
metafiziğe de sırt çevirmemelidir. İnsanlık dini nereden geldiğimizi ve
nereye gideceğimizi düşünmeden, kısa hayatımızı daha yaşanılır bir hale
(pozitif hale) koyacaktır. Bu ise birbirimizi sevmekle, birbirimiz için
yaşamakla gerçekleşecektir. İnsanlığı, bir insanı sevdiğiniz gibi
seviniz” diyerek peygamberleri ve vahyi inkar eden felsefi fikirlerini
yaymaya çalıştı.

Avrupa’daki teşkilatın adını, Auguste Comte’un pozitivist felsefesinin
parolası olan “Nizam ve Terakki” koymak istedi. Ancak Jön Türkler, bu
ismi kabul etmeyip, İstanbul’daki İttihad-i Osmani Cemiyetinin
İttihad’ının da bu cemiyetin isminde yer almasını istediler. Böylece
İstanbul’dakilerin İttihad’ı ile Ahmed Rıza’nın Terakki’si bir araya
getirilerek, "İttihad ve Terakki" Cemiyeti haline geldi.

Cemiyetin başına geçen Ahmed Rıza, Paris’e tahsil için gönderildi.
Burada cemiyetin diğer üyeleri ile birlikte Meşveret Gazetesi'ni
çıkarmaya başladı. Çeşitli yollardan yurda gizlice sokulan bu gazeteyi
bir ara Osmanlı idaresinin Fransa hükümetiyle olan diplomatik
görüşmeleri neticesinde Paris’te çıkaramaz olunca, Cenevre'de neşretmeye
başladı. Orada da takibata uğrayınca Brüksel’de çıkarmaya devam etti.
Fakat Belçika hükümeti de Osmanlı Devletiyle olan münasebetleri
sebebiyle gazetenin çıkmasına mani oldu. Ancak Belçika
parlamenterlerinden M.Georges Lorand, gazetenin mesul müdürlüğünü
üzerine aldı. Yıkıcı ve bölücü fikirleri yaymaya devam etmesi sebebiyle
Ahmed Rıza Belçika’dan 1897 senesinde sınır dışı edildi.

Şahsi geçimsizliği ve sadece pozitivist fikirlere itibar etmesi
sebebiyle Jön Türkler arasında bölünme oldu. Bir kısmı İstanbul’a döndü.
Ahmed Rıza ise, Avrupa’daki grubun başında kaldı. İkinci Meşrutiyetin
ilan edilmesine kadar hayranı olduğu Auguste Comte’un pozitivist
fikirlerini yaydı ve Sultan İkinci Abdülhamid Han aleyhindeki
faaliyetlere devam etti.

1908 yılında İkinci Meşrutiyet ilan edilince, İstanbul’a döndü. İttihat
ve Terakki Partisinin önemli kişileri arasında ilk Mebusan Meclisine
İstanbul’dan milletvekili seçildi ve Mebusan Meclisi başkanı oldu. Bir
müddet sonra Ayan Meclisi üyeliğine getirildi. Hareket Ordusunun
İstanbul’u işgali ve İkinci Abdülhamid Hanın tahttan indirilmesinden
sonra, Mebusan Meclisinin toplandığı Çırağan Sarayında çıkan bir yangın
sebebiyle itibarını kaybetti.

İttihat ve Terakki Partisi liderlerinden fikirce ayrılmış olan Ahmed
Rıza, Birinci Cihan Harbi sonunda Padişah Mehmed Vahideddin Han
tarafından Ayan Meclisi başkanlığına getirildi. Mütareke devrinin ilk
günlerinde bazı hareketleri sebebiyle Ayan Meclisi başkanlığından
uzaklaştırıldı. Tekrar Paris’e gitti. İstiklal Harbi sona erince
İstanbul’a döndü. Ömrünün son yıllarını, kendi köşesinde hiç bir şeye
karışmadan geçirdi. Başkalarını hor ve hakir gören, kibirli ve inatçı
olduğu kadar geçimsiz bir kişiliğe de sahib olan Ahmed Rıza, 1930
yılında İstanbul’da Şişli Etfal Hastanesinde öldü.

Büyük bir İslam düşmanı olan Ahmed Rıza, milletine de ihanet içerisinde
idi. Parti Gazetesi'nin muhabirine söylediği; “Şarkta Hıristiyanlar,
Müslümanlardan daha ziyade mağdur, mahkum ve mazlumdur. Ben onların da
müsavi (eşit) haklara kavuşmaları için çalışıyorum. Fırka ise (İttihat
ve Terakki Fırkası) bilakis Müslümanların taassubunu tahrik ederek
Hıristiyanları mahkum bırakmak istiyor.” sözleri onun bu hıyanetini
açıkça göstermektedir. Ayrıca Şerafeddin Mağmumi Hakikat-i Hal isimli
eserinde; “İttihat ve Terakki Cemiyeti, ihtilalden sonra dahi geniş
ölçüde mason ve Yahudi karakterini muhafaza etmiştir. Bunun tesirinin
mühim bir netice ve misali olarak Meclis-i Mebusan reisi Ahmed Rıza
Beyin yemin sırasında, anayasanın koyduğu “Allah” kelimesini kullanmayı
reddettiğini gösterebiliriz.” diyerek, bu düşüncede olanların
inançsızlığını ortaya koymuştur.

Ahmed Rıza, gayesini tahakkuk ettirmek için bazı eserler yazmıştır.
Fransızca ve Türkçe olan bu eserlerden bazıları: 1) La Crise de L’Orient
(1907), 2) Tolerence Musulmane (1897), 3) La Faillite Morale de la
Politique Occidentale en Orient (1922), 4) Hatırat, 5) Vazife ve
Mes’uliyet (Paris-1324), 6) Layihalar (Londra-1312)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:03 pm

Ahmed Vefik Paşa
Yazar, mütercim ve devlet adamı. 1822 (H. 1238)de İstanbul’da doğdu.
Devlet adamı, edip, yazar ve mütercimler yetiştiren bir aileye
mensuptur. Dedesi Yahya Necib Efendi, Divan-ı Hümayunda tercüman, babası
Ruhuddin Mehmed Efendi, Paris birinci katipliğinde bulunmuştur. Ahmed
Vefik, ilk tahsiline Mühendishane-i Berr-i Hümayunda başladı. 1834’te
babasıyla beraber Paris’e gitti. Paris’te Saint Louis Lisesine devam
etti. İstanbul’a dönünce 1837’de Tercüme Odasına memur girdi. 1840’ta
elçi katibi olarak Londra’ya gitti. Daha sonra geçici olarak Sırbistan,
İzmir ve Memleketeyn’e gönderildi. 1847’de baş mütercimliğe getirildi ve
o yıl neşrine karar verilen Devlet Salnamesinin tanzimine memur
kılındı. 1851 yılında Encümen-i Danişe üye seçildi ve aynı yıl Tahran
elçisi oldu. 1854’te hiç anlaşamadığı Ali Paşa yüzünden geri döndü.
Reşid Paşanın yardımıyla Meclis-i Vala-yi Ahkam-ı Adliyye üyeliğine
seçildi. 1857’de Muhakemat Dairesi Başkanlığı, 1860’ta Paris
Büyükelçiliğine tayin edildi. Bu vazife esnasında, hazret-i Muhammed’i
(sallallahü aleyhi ve sellem) tiyatro konusu yapmak isteyen Fransızlara
mani oldu. Daha sonra İstanbul’a döndü. 1861’de Evkaf Nazırı oldu.
Ertesi sene 1862’de ilk Darülfünunun “Tarih-i Hikmet” profesörlüğüne
tayin edildi. Ancak Ali Paşanın ölümüne kadar 7 sene açıkta kaldı.
1872’de Mearif Nazırlığına tayin edildi. Aynı yıl istifa ederek Şura-yı
Devlet Reisi oldu. 1877 yılında Petersburg İlim Akademisi kendisine
azalık payesi verdi. 1878 yılında Edirne’den Meclis-i Mebusana girdi ve
reis oldu. 1882’de başvekil oldu. Kısa bir müddet sonra azledildi.
Bundan sonra köşküne çekilip 9 yıl herkesten uzak bir hayat yaşadı. 2
Nisan 1891’de vefat etti.

Ahmed Vefik Paşa, devlet adamlığı yanında, edebiyatımızda Molière’den
tercüme ve adaptasyonları ile de tanınmıştır. Tercüme ve adaptasyonları
asıllarından daha fazla tutulmuş ve okunmuştur. Bu tiyatro eserleri Türk
tiyatroculuğunun gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Ahmed Vefik Paşa,
Türkçe üzerinde de çok çalışmış ve eserleri ile Türk diline büyük hizmet
etmiştir.

Eserleri :

Hikmet-i Tarih (Tarih Felsefesi), Fezleke-i Tarih-i Osmani (Kısa Osmanlı
Tarihi), Lehçe-i Osmani. En meşhur ve mühim eseridir. Şecere-i Türki:
Çağataycadan Anadolu Türkçesine aktarmadır.

Tercümeleri: Fransız edebiyatından yaptığı tercümeleri Viktor Hugo’dan
Hernani, Voltaire’den Micromega’nın Felsefe Hikayesi, Fenelon’dan
Telemak Le Sage’dan Gil Blas Santillani’nin Sergüzeşti adlı eserleri
Türkçeye tercüme etti.

Moliére’in on altı eserini Türkçeye çevirmiştir. Bunların Türk örfüne
yabancı olanlarını adapte, diğerlerini ise tercüme etmiştir. Eserleri
arasında en çok adaptasyonları tutulmuştur. Bunlar İnfi’al-i Aşk, Zor
Nikah, Don Civani, Tabib-i Aşk, Adamcıl, Zoraki Tabib, Tartüf, Azarya,
Yorgaki Dandini, Okumuş Kadınlar, Dekbazlık, Meraki, Kadınlar Mektebi,
Savruk, Dudu Kuşları’dır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:03 pm

Ahmed Yesevî
Orta Asya Türkleri arasında İslamiyeti yayan büyük alim ve veli. İsmi
Ahmed bin Muhammed bin İbrahim bin İlyas olup, “Pir-i Türkistan,
Hazret-i Türkistan, Hazret-i Sultan, Hace Ahmed, Kul Ahmed Hace”
lakablarıyla da bilinir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir.
Türkistan’ın Yesi şehrinde doğduğu için Yesevi diye meşhur olmuştur.
1194 (H. 590) senesinde Yesi’de vefat etti. Vefat tarihi hakkında başka
rivayetler de vardır.

Küçük yaştan itibaren babasından feyz alan Ahmed Yesevi büyük alim Baba
Arslan’ın talebesi oldu. Onun kalblere hayat ve huzur veren
sohbetlerinde bulundu. Teveccühlerine kavuşarak kısa zamanda
tasavvufdaki yüksek derecelere ulaştı. Küçük yaşta meşhur oldu. Baba
Arslan hazretlerinin vefatından sonra onun manevi işaretiyle Buhara’ya
giderek Ehl-i sünnet alimlerinin en büyüklerinden olan Yusuf-ı
Hemedani’den manevi ilimleri tahsil etti. İcazet alıp talebe
yetiştirmekle vazifelendirildi. Hocasının vefatından sonra bir müddet
Buhara’da kalıp, talebe yetiştirmekle meşgul oldu. Bir müddet sonra
talebelerin terbiye ve yetiştirilmesini Yusuf-i Hemedani’nin en büyük
talebesi olan Abdülhalık Gondüvani’ye havale edip, Yesi’ye döndü.
Türklere İslamiyetin emir ve yasaklarını anlatmaya ve talebe
yetiştirmeye burada devam etti. Talebeleri günden güne çoğaldı,
büyüklüğü ve kıymeti kısa zamanda Türkistan, Maveraünnehr, Horasan ve
Harezm’e yayıldı. Zamanında bulunan alimlerin ve evliyanın en
büyüklerinden, en üstünlerinden oldu. Dine olan bağlılığı sebebiyle,
şaşırıp yoldan çıkmışlara sözleri kısa zamanda te’sirli oldu.
Yetiştirdiği talebelerin her biri bir memlekete giderek, İslamiyeti
doğru olarak öğretip yaydılar. Dergahı fakir, yetim ve çaresizler için
sığınak yeri idi. Şöhretinin yayılması, pekçok kerametlerinin görülmesi,
kendisini çekemeyenlerin dedikodularına sebep oldu.

Ahmed Yesevi hazretlerinin zamanında Türkistan’a ilk Türk-İslam
devletlerinden Karahanlılar hakimdi. Bu devlet zamanında İslam dininin
Seyhun Nehri boyları ile ahalisi göçebe olan Kazak-Kırgız,
memleketlerinde kolayca yayılmasını sağladı. Sade bir Türkçe ile
söyleyip yazdığı derin manalı “hikmet” denen sözleriyle tekke
edebiyatının ilk temsilcilerinden oldu ve nasihatlerde bulundu.

Çocukluğundan itibaren Resulullah efendimizin sünnetine uymakta hiç
gevşeklik göstermeyen Ahmed Yesevi, 63 yaşına geldiği zaman, yer altında
bir çilehane yaptırıp girdi ve burada vefatına kadar devamlı ibadet ve
Allahü tealayı düşünmekle meşgul oldu. Kendisini vefat etmiş, kabre
konmuş şekilde hissederek Allah korkusu ile ibadetlerini yaptı. Burada
evliyalık yolundaki makam ve dereceleri kat kat arttı. Pir-i Türkistan
Ahmed Yesevi hazretleri, 1194 (H. 590) senesinde vefat etti.
Türkistan’ın Yesi şehrinde, Seyhun Nehrinin sağ sahilinde defnedildi.
Kabri üzerindeki muazzam türbeyi ve külliyesini Timur Han (1370-1405)
inşa ettirmiştir.

Ahmed Yesevi hazretleri vakitlerinin çoğunu Allahü tealaya ibadet ve
taat etmekle, talebelerine zahiri ve batıni ilimleri öğretmekle
geçirirdi. Kendisini ve talebelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için
sanatla uğraşır ve elinin emeği ile geçinirdi. Herkese iyilik eder,
kimseye sıkıntı vermezdi. İnsanların saadet ve kurtuluşu için çalışırdı.

Ahmed Yesevi’nin sade bir Türkçe ile söyleyip, derin manalı veciz
sözleri ve Hikmet adlı şiirleri Divan-ı Hikmet adlı eserinde toplandı.
Sohbet tarzında ve sade Türkçe ile söylenen hikmetleri kısa zamanda
doğuda Çin hudutlarından, batıda Akdeniz ve Marmara sahillerine kadar
yayıldı. Divan-ı Hikmet aslında İslamiyeti ve İslam ahlakını öğreten bir
ahlak ve din kitabıdır.

Ahmed Yesevi ayrıca Anadolu’daki Türk edebiyatının yeşerip, gelişmesine
zemin hazırlamış ve Yunus Emre gibi şairlerin yetişmesine sebeb
olmuştur.

Buyurdu ki: “Ey dostlar! Sakın ha cahil olanlarla dostluk kurmayınız.”

“Gönlünde Allahü tealanın aşkını taşıyanlar dünya ile tamamen
alakalarını kesmişlerdir. Bunlar halk içinde Hak ile olurlar. Bir an
Allahü tealayı unutmazlar.”

“Kafir bile olsa hiç kimsenin kalbini kırma. Kalb kırmak, Allahü tealayı
incitmek demektir.”

“Gönlü kırık zavallı ve garip birini görürsen, yarasına merhem koy,
yoldaşı ve yardımcısı ol.”

Gönül verme dünyaya
Sakın girme harama
Hakkı seven aşıklar
Hep helalden yemişler

Dünya benim diyenler
Cihan malın alanlar
Akbaba kuşu gibi
Haramlara dalmışlar

Hoca Ahmed bilmişsin
Hak yoluna girmişsin
Hak yoluna girenler
Cemalullah görmüşler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:04 pm

Ahmet Hikmet Müftüoğlu
Yazar ve diplomat. 1870 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Müftüoğlu
Sezai Beydir. Dedesi Yunanlılar tarafından şehid edilen Mora Müftüsü
Abdülhalim Efendidir. Dedesinin müftü olması sebebiyle Müftüoğlu adını
almıştır.

Ahmed Hikmet, sık sık hastalanması sebebiyle okula muntazaman devam
edememesine rağmen, Dökmecilerdeki Taş Mektebi ile Mahmudiye Vakıf ve
Soğukçeşme Askeri Rüşdiyesini bitirerek Galatasaray Mekteb-i Sultanisine
girdi. Dördüncü sınıftayken ilk eserinin basılışı edebiyata ilgisini
artırdı. 1888’de Galatasaray’ı bitirdi ve Hariciye Nezareti Umur-ı
Şehbenderi Kalemine memur tayin edildi ve vazifesi dışında Fransızcadan
roman tercümeleri yaptı. Marsilya, Pire ve 1890 yılında da Kafkasya’ya
gönderildi. Sefaretlerde çalışan yazar, 1896’da İstanbul’a dönerek
Umur-ı Şehbenderi Kalemi Ser-halifeliğine getirildi. Meşrutiyete kadar
Hariciye Nezareti merkezinde çalıştı. Bir yıla yakın Nafia Nezaretinde,
Ticaret Müdiriyet-i Umumiyesinde vazife aldı. Tekrar Hariciye Nezaretine
dönerek 1912’de Peşte Başşehbenderi oldu. Bu tarihe kadar geçen zaman
içinde Ahmed Hikmet, 1908 yılında Türk Derneğinin ve 1911 yılında da
Türk Yurdu’nun kurucu üyesi olarak hizmet verdi. 1918’de İstanbul’a
dönen yazar, 1924 yılında Halife Abdülmecid Efendinin Ser-karinliğine,
iki yıl sonra da Hariciye Vekaleti Müsteşarlığına getirildi.
Anadolu-Bağdat Demiryolları İdare Meclisi Azalığı ve Elektrik Şirketi
İdare Meclisi Azalığı görevlerini de üstlendi. Ahmed Hikmet 19 Mayıs
1927 günü karaciğer kanserinden öldü.

Ahmed Hikmet’in edebiyat merakı daha lise yıllarında başlamıştı. Bu
alandaki merakının, aileden gelen bir haslet olduğunu ifade eder. İlk
olarak Asır Kütüphanesi neşriyatı arasında çıkan Leyla Yahut Bir
Mecnunun İntikamı yayınlandı. Daha sonra Fransızcadan Tuvalet ve Letafet
ve Bir Riyazinin Muaşakası adlarında iki eser tercüme ettiyse de, doğu
ile batı kültürünün çok farklı olduğunu görerek bir daha eser tercüme
etmedi.

Servet-i Fünun devrinde, İkdam ve Servet-i Fünun dergilerinde yazdığı
hikaye ve nesirlerini 1901 yılında Haristan ve Gülistan adlı eserlerde
topladı. Bu iki eserinde Ahmed Hikmet Müftüoğlu, daha iyi tesir yapmak,
gönülleri heyecanlandırmak için mübalağalı bir üslub kullandığını, ağır
ve anlaşılması güç Servet-i Fünun dilini işlediğini ve hayal mahsulü
konular anlattığını bizzat kendisi söyler. Kendisinin de ifade ettiği
sebeplerden dolayı bu iki eseri fazla itibar kazanamamıştır.

İkinci Meşrutiyetten sonra, zamanın modasına uyarak o da Turancılık
edebiyatı akımına uymuştur. Bu akıma bağlı olarak yazdığı yazıların
büyük kısmını Çağlayanlar (1922) adlı eserinde toplamıştır. Bu eserinde
yazar arı Türkçeciliğe yönelmiş, fakat bu defa da kelime uydurma ve
Servet-i Fünundan kalma hayalcilikten kendini kurtaramamıştır.

Gönül Hanım adlı romanı Tasvir-i Efkar Gazetesinde tefrika edilmiş ve
1970’de kitap olarak bastırılmıştır. Ahmed Hikmet, yazılarında daha
ziyade kelime bulmaya ve üsluba dikkat ettiği için, konulara dikkat
etmemiş ve bu yüzden zamanındakilerin ayarında bir edebiyatçı
olamamıştır.

Eserleri:

Patates (ilmî, 1890), Leyla yahud Bir Mecnunun İntikamı (hikaye, 1891),
Tuvalet yahud Letafet-i Aza (tercüme ve ilaveler, 1892), Bir Riyazinin
Muaşakası yahud Kamil (tercüme, roman, 1892), Haristan ve Gülistan
(hikaye, 1901), Gönül Hanım (roman tefrikası, 1920), Çağlayanlar
(hikaye, 1922).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:04 pm

Akçakoca
Osmanlı akıncı beyi. Doğum yeri ve tarihi bilinmemektedir.

Akçakoca, Osman Gazinin yakın arkadaşı ve kumandanlarındandı. Sakarya
çevresi ile İzmit taraflarına akınlar yaptı ve bir çok Bizans kalesini
fethetti. Ermenipazarı ve Kandıra’yı aldı. Konur Alp ve Abdurrahman Gazi
ile beraber Samandra ve Aydos kalelerini fethetti.

Osman Gazinin oğlu Orhan Beye şehzadeliğinde lalalık eden Akçakoca,
İzmit üzerine akınlarda bulunurken 1328’de Kandıra yakınında vefat etti.
Daha sonra İzmit fethedilince, Akçakoca’nın ismine nisbetle buraya
Koca-ili denildi.

Akçakoca’nın oğlu Hacı İlyas ve torunu Gebze kadısı Fazlullah, Osmanlı
Devletinde önemli hizmetlerde bulunmuşlardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:04 pm

Akif Mehmed Paşa
On dokuzuncu asır Osmanlı Devlet adamı ve şairi. 1787 senesinde
Yozgat’ta doğdu. Devrin kadılarından Ayıntabizade Mehmed Efendinin
oğludur. Altı yaşında iken babası ile hacca gitti. Hac dönüşü ilk
tahsiline Yozgat’ta başladı. Tahsilini tamamladıktan sonra Yozgat ayanı
Cabbarzade Süleyman Beyin divan katipliğinde bulundu. Süleyman Beyin
vefatı üzerine İstanbul’a gitti. Amcası Reis-ül-küttab Mustafa Mazhar
Efendinin yardımı ile Divan-ı Hümayun kalemine katip oldu (1814).
Başarılı çalışmalarından dolayı kısa zamanda arka arkaya terfi etti.
1825’de amedci, 1827’de beylikçi, 1832’de de Reis-ül-küttab oldu. Üç
sene sonra efendi unvanı ve vezirlik rütbesiyle Hariciye nazırlığına
getirildi. 1836 senesinde hastalığı sebebiyle vazifeden alındı. Bir sene
sonra kendisine daima rakip gördüğü Pertev Paşanın azli ile boşalan
Mülkiye nazırlığına getirildi. Bir sene kadar bu görevde kaldıktan sonra
hastalığı sebebiyle tekrar nazırlıktan alındı ve Kocaeli
mutasarrıflığına tayin edildi. Halkın şikayeti üzerine 1840 senesinde
azledilerek, önce Edirne’de daha sonra da Bursa’da ikamete mecbur
edildi.

Şehzade Abdülhamid Hanın doğumu münasebeti ile sultana sunduğu bir tarih
üzerine İstanbul’a dönmesine izin verildi. Süleymaniye’deki konağında
ve Boyacıköy’deki yalısında ikamet etti. 1844 senesinde hac farizasını
yerine getirmek için Hicaz’a gitti. Hac dönüşü İskenderiye’de
hastalanarak 1845’te vefat etti.

Kindar, kavgacı, ikbalperest ve geçimsiz gibi sıfatlarla değerlendirilen
Akif Paşa, zamanında batı tesirine tamamen açık olan bürokratların
hışmına uğradı. Çevresinde meydana gelen hadiseler sürekli azil ve
sürgünler onu çeşitli tepkilere sevk etti. Akif Paşanın geçinemediği ve
sevmediği en önemli rakibi Pertev Paşa idi. Aralarında geçen çekişmeleri
anlatmak ve kendisini temize çıkarmak için Tabsıra adlı eserini yazdı.
Ancak, Pertev Paşanın, kendisine düşmanlık beslemediği ve zaman zaman
yardım ettiği anlaşılmaktadır. Tabsıra’da öne sürülen suçlamalar, Pertev
Paşanın haksız yere öldürülmesine sebeb olmuştur.

Akif Paşanın, devlet adamlığı yanında şairliği ve edebiyatçılığı da
meşhurdur. Onun Avrupai Türk edebiyatı ile hiç bir münasebeti yoktur. O,
Tanzimat devri edebiyat alemine; ilmini, bir iki değişik şiirini ve
özellikle nesirdeki üslup sadeliğini kabul ettirmiştir. Bu durumu, Türk
edebiyatının kendi içinde sadeleşip, duygu ve düşüncelerini Türk diline
mahsus yerli üsluplarla ifade etme hadisesinin bir devamıdır. Buna
rağmen hadise, Tanzimatçılarca Avrupai bir yenilik gibi görülmüştür.
Akif Paşa, torununun vefatı sebebiyle on birli hece vezniyle söylediği
lirik mersiyenin, Avrupa şiir tarzı ile hiç alakası yoktur. Bu mersiye
bütünüyle aşık tarzında 6+5 veya 4+4+3 duraklı milli hece üslubuyla,
halk dörtlükleriyle ve yine halk şiirinin an’anevi yarım kafiyeleriyle
söylenmiştir.

Tamamıyla beşeri bir duyguyu dile getirdiği için, sevilen bu mersiyenin
Türk halk şiirinde benzerleri vardır. Bu şiir, Fransızca ve İngilizce'ye
tercüme edilmiştir. Bu mersiyenin dışındaki şiirlerini divan şiiri
tarzında yazmıştır. Bunlar arasında Adem Kasidesi mühim yer tutar. Paşa
bu kasidede; varlıktan nefret eder ve ondan kurtulmaya çalışır.
Kasidenin adından da anlaşılacağı üzere onun yokluğa dönüşü mevcudatın
yokluktan yaratılma inancına dayanır. Eserin yazılmasında imparatorluğun
o günkü hali ve Paşanın başına gelen felaketler de rol oynamıştır.
Bütün bunların yol açtığı bedbinlikler eski şiirin mücerred ve süslü
ifadesi ile ortaya konmuştur.

Adem Kasidesi: Psikolojik, metafizik ve estetik olmak üzere üç cephe
gösterir. Hayattan bıkmış, muzdarip, kötümser görüşlü ve ümitsiz bir ruh
halini ortaya koyduğu kaside, zamanında konu yönünden yenilik kabul
edilmiştir. Akif Paşanın bu şiirde kullandığı tema daha sonra Hamid ile
Recaizade Ekrem ve Servet-i Fünuncular tarafından da işlenmiş,
böylelikle Akif Paşa bir yol gösterici olmuştur.

Nesir sahasında, Tabsıra’sında ve Şeyh Müştak’a yazdığı mektubun
dilindeki sadelik ve akıcılıkla tanınan Akif Paşa’ya yeni nesrin öncüsü
gözüyle bakılmıştır.

Akif Paşanın küçük bir Divan'ı vardır. Bu divan, Münşeat’ı ile birlikte
1843’te İstanbul’da ve 1845’te Mısır’da Münşeat-ı el-Hac Akif Efendi ve
Divançe adı altında basılmıştır. Eserin yazma nüshası, Üniversite
Kütüphanesi 2597 numarada kayıtlıdır.

Diğer eserleri şunlardır: Tabsıra, Eser-i Akif Paşa (Muhtelif
mektupları), Muharrerat-ı Hususiyye-i Akif Paşa, Risalet-ül-Firasiyye
ves-Siyasiyye.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:05 pm

Akşemseddin
Osmanlılar zamanında yetişen büyük evliya ve İstanbul’un manevi fatihi.
İsmi, Muhammed bin Hamza’dır. Saçının sakalının ak olması veya beyaz
elbiseler giymesinden dolayı Akşeyh veya Akşemseddin lakaplarıyla meşhur
olmuştur. Evliyanın büyüklerinden Şihabüddin Sühreverdi’nin neslinden
olup, soyu hazret-i Ebu Bekr-i Sıddik’a kadar ulaşır. 1390 (H. 792)
senesinde Şam’da doğdu. 1460 (H.864)da Bolu'nun Göynük ilçesinde vefat
etti.

Küçük yaşta ilim tahsiline başlayan Akşemseddin Kur’an-ı kerimi
ezberledi. Yedi yaşında babası ile Anadolu’ya gelip, o tarihte Amasya’ya
bağlı olan Kavak nahiyesine yerleşti. Alim ve veli bir zat olan babası
vefat edince, tahsiline devam etti. Genç yaşta akli ve nakli ilimlerde
akranlarından daha üstün derecelere ulaştı. İlim tahsilini tamamladıktan
sonra, Osmancık’a müderris oldu. İlim öğretmekle ve nefsinin
terbiyesiyle meşgulken, tasavvufa yönelip, Ankara’da bulunan zamanın
büyük velisi Hacı Bayram-ı Veli’ye talebe olmak üzere gitti. Fakat ona
talebe olamadı. Halep’te bulunan Şeyh Zeynüddin’e talebe olmak için
Halep’e giderken, gördüğü bir rüya üzerine Hacı Bayram-ı Veli’ye talebe
olmak üzere Ankara’ya geri döndü. Hacı Bayram-ı Veli tarafından kabul
edilip, onun sohbetinde tasavvuf yolunun bütün inceliklerini öğrendi ve
Hacı Bayram-ı Veli’den icazet (diploma) aldı. Aynı zamanda tıp ilminde
de kendini yetiştiren Akşemseddin, bulaşıcı hastalıklar üzerinde
çalıştı. Araştırmalar sonunda Maddet-ül-Hayat adlı eserinde:

"Hastalıkların insanlarda birer birer ortaya çıktığını sanmak yanlıştır.
Hastalıklar insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma gözle
görülemeyecek kadar küçük fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur."
diyerek, bundan beş yüz sene önce mikrobun tarifini yaptı.

Pasteur’un teknik aletlerle Akşemseddin’den dört asır sonra varabildiği
neticeyi dünyada ilk defa haber verdi. Buna rağmen mikrop teorisi yanlış
olarak Pasteur’a mal edilmiştir. Aynı zamanda ilk kanser
araştırmacılarından olan Akşemseddin, o devirde seratan denilen bu
hastalıkla çok uğraştı. Sadrazam Çandarlı Halil Paşanın oğlu Kazasker
Süleyman Çelebi’yi tedavi etti. Ayrıca hangi hastalıkların hangi
bitkilerden hazırlanan ilaçlarla tedavi edileceğine dair bilgiler ve
formüller ortaya koydu.

Akşemseddin, zahiri ve batıni ilimleri bilen birçok alim yetiştirdi.
Oğulları Muhammed Sa’dullah, Muhammed Fazlullah, Muhammed Nurullah,
Muhammed Emrullah, Muhmmed Nasrullah, Muhammed Mir-ul-Huda ve Muhammed
Hamdullah ile Harizat-üş-Şami Mısırlıoğlu, Abdurrahim Karahisari,
Muslihuddin İskilibi ve İbrahim Tennuri bunlardan bazılarıdır.

Fatih Sultan Mehmed Han muhteşem ordusuyla İstanbul’un fethine
çıktığında, Akşemseddin, Akbıyık Sultan, Molla Fenari, Molla Gürani,
Şeyh Sinan gibi meşhur veliler ve alimler de talebeleriyle birlikte
orduya katıldılar. Akşemseddin hazretleri savaş esnasında Sultan’a
gerekli tavsiyelerde bulunarak, yeni müjdeler veriyordu. Kuşatmanın
uzaması ve Sultan’ın ısrarı üzerine ve Allahü tealanın izni ile fethin
ne gün olacağını bildiren Akşemseddin, Sultan şehre girerken yanında yer
aldı. Fetih ordusu İstanbul’a girdikten sonra İslamiyetin harple ilgili
hukukunun gözetilmesini genç Padişah’a hatırlattı ve buna göre hareket
edilmesini bildirdi. Sultan’ın Eshab-ı kiramdan Ebu Eyyub el-Ensari’nin
kabrinin bulunduğu yeri sorması üzerine:

"Şu karşı yakadaki tepenin eteğinde bir nur görüyorum. Orada olmalıdır."
cevabını verdi.

Daha sonra orası kazıldı ve Eyyub Sultan’ın (radıyallahü anh) kabri
ortaya çıktı. Fatih Sultan Mehmed Han, Ebu Eyyub el-Ensari’nin kabr-i
şerifinin üzerine bir türbe,yanına bir cami ve ilim öğrenmek için gelen
talebelerin kalabileceği odalar inşa ettirdi. Sultan, Akşemseddin’den
İstanbul’da kalmasını istediyse de, Akşemseddin Padişah’ın bu teklifini
kabul etmedi.

Akşemseddin, İstanbul’un fethinden sonra, Göynük’e yerleşti ve vefatına
kadar orada kaldı. Göynük’e yerleştikten sonra, bir taraftan ahiret
hazırlığı yapıyor, diğer taraftan da küçük oğlu Hamdullah’ın ilim ve
terbiyesi ile meşgul oluyordu. “Bu küçük oğlum, yetim, zelil kalır,
yoksa, bu zahmeti çok dünyadan göçerdim.” derdi. Bir gün hanımının;
“Göçerdim dersin yine göçmezsin!” demesi üzerine; “Göçeyim!” deyip
mescide girdi. Akrabasını ve evladını toplayıp, vasiyetini yaptı.
Helalleşip veda etti. Yasin-i şerifi okumaya başladı. Sünnet üzere yatıp
temiz ruhunu teslim etti (1460). Göynük’teki tarihi Süleyman Paşa
Caminin bahçesine defnedildi. Daha sonra oğullarının kabri ile beraber
bir türbe içine alındı.

Buyururdu ki: “Her işe besmele ile başla. Temiz ol, daim iyiliği adet
edin, tembel olma, namaza önem ver. Nimete şükür, belaya sabret.
Dünyanın mutluluğuna mağrur olma. Ömrüm uzun olsun dersen, kimseye
kızma, eziyet etme. Kimsenin nimetine haset etme. Senden üstün olan
kimsenin önünden yürüme. Tırnağını asla dişinle kesme. Çok uyumak
kazancın azalmasına sebeb olur. Akıllı isen yalnız yolculuğa çıkma. Gece
uyanık ol, seher vakti Kur’an-ı kerim oku. Zikrin daima hamd-i Hüda
(Allahü tealaya hamd etmek) olsun. Hem Cehennem azabından endişeli ol.
Hasedi terk et, kendini başkalarına medh etme. Namahreme (harama) bakma,
harama bakmak gaflet verir. Kimsenin kalbini kırma. Düşen şeyi alıp
(temizleyerek) yersen fakirlikten kurtulursun. Edepli, mütevazı ve
cömert ol. Cünüp kimse ile yemek yemek gam verir. Yalnız bir evde
yatmaktan sakın. Çıplak yatmak fakirliğe sebep olur.”

Eserleri:

1) Risalet-ün-Nuriyye: Tasavvufa ve tasavvuf ehline dil uzatanlara cevab
mahiyetindedir. Arapça olup, kardeşi Hacı Ali tarafından Türkçe’ye
çevrilmiştir. 2) Def’ü Metain, 3) Risale-i Zikrullah, 4) Risale-i Şerh-i
Ahval-i Hacı Bayram-ı Veli, 5) Malumat-ı Evliya, 6) Maddet-ül-Hayat,
7)Nasihatname-i Akşemseddin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:05 pm

Aktimur Bey
Ertuğrul Gazinin torunu ve Gündüz Beyin oğlu. Doğum yeri ve tarihi
bilinmemektedir. Aktimur Bey, ecdadı gibi cesur olup, amcası Osman
Gazinin emrinde askeri ve idari işlerde hizmet etti.

Karacahisar’ın fethinde büyük kahramanlıkları görüldü. Aykut Alp ile
birlikte Selçuklu Sultanı İkinci Alaeddin Keykubat’a gönderildi.
Sultan’ın, Osman Gaziye gönderdiği beylik alameti olan menşur ve sancağı
getirdi.

Bazı kaynaklarda Aktimur Beyin 1306 Koyunhisar savaşında şehit düştüğü
yazılı ise de, onun 1315 yılında Bursa’nın tamamen kuşatıldığı sırada
Kaplıca tarafındaki kalelerden birine kumandan tayin olunduğu
bilinmektedir. Nitekim 10 yıl boyunca Bursa Kalesini sıkıştıran Aktimur
Bey, şehrin fethini kolaylaştırdı. Orhan Gazi, Bursa’nın fethini
müteakip Aktimur Beye Kandıra’yı verdi. Aktimur Beyin bu tarihten
sonraki faaliyetleri hakkında bir bilgi yoktur. Söğüt’teki kabir Aktimur
Beyin makamıdır.

Aşıkpaşazade, eserinde Aktimur Beyi; “Ki o, gayet bahadır, yarar erdi.
Ak demir ki, demiri tutsa mum ederdi; kuvvetle taşı ovsa (sıksa) un
ederdi. Dönmez idi yüzü, yüz kişiden, korkudan titrerdi adını işiten.”
sözleriyle anlatmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:05 pm

Alâeddin Bey
Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazinin oğlu. Annesi Şeyh Edebali’nin
kızı Bala Hatundur. Doğum yeri ve tarihi kesin bilinmemektedir. 1333
(H.733) tarihinden sonra vefat etti. Bursa’da babası Osman Gazinin
yanında medfundur.

Alaeddin Bey, dedesi Şeyh Edebali’nin terbiyesinde büyüdü. Daha sonra
Yenişehir’e babası Osman Gazinin yanına gidip cihad ve gaza ile meşgul
oldu.

Babasının vefatından sonra Orhan Bey, hükümdarlığı ağabeyi Alaeddin Beye
teklif etti. Fakat Alaeddin Bey; “Gel kardaş atamızın duası ve himmeti
senünledir. Anınçün kendi zamanında seni askere koşmuş idi. Hem ulema
dahi bunu kabul ettiler.” cevabıyla hakimiyeti daha layık olan kardeşi
Orhan Gaziye bıraktı.

Orhan Gazi, beyliğin idaresini eline alınca, Alaeddin Bey, onun en büyük
yardımcısı oldu. Nizam ve kanunlar ortaya koyup, devletin sağlam
temeller üzerine kurulmasına çalıştı. Çandarlı Kara Halil Paşa ile
birlikte "yaya" ve "müsellem" birliklerinin kurulmasını temin etti.
Aşıkpaşazade'nin yazdığına göre Orhan Gazinin vezirlik teklifini kabul
etmeyen Alaaddin Beye Bursa ile Mihalic arasında bulunan Kete
mıntıkasındaki Kotra arazisinin mülkiyetini verdi. Ömrünün sonuna kadar
münzevi bir hayat yaşadı.

Bursa’da bir cami yaptıran Alaeddin Bey, Kükürtlü’de bir tekke ve
Kaplıca civarında ikinci bir mescid bina ettirmiştir.

Bursa'da yaptırdığı Alaaddin Bey Camii, fetihten sonra yapılan ve
şehirde Türk hakimiyetinin sembolü olan ilk eserdir. Cami, kuzey
tarafında üç bölümlü son cemaat yeriyle birlikte tek kubbeli klasik
biçime uyarken, Bursa’da kanatlı (zaviyeli) ters T planlı camilerde yeni
bir gelişmeye öncülük etmiştir. Bu plan şeması, Selçuklu döneminin
kubbeli medreselerine kadar uzanır. Osmanlıların Bursa’da bu planda ilk
bina ettiği cami Alaeddin Camiidir.

Cami 8,20x8,20 metre ölçüsünde, kare planlı asıl ibadet alanı ile kuzey
yönünde buna ekli üç kemerli, üzeri kubbelerle örtülü bir son cemaat
yerinden meydana gelmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:05 pm

Alemdar Mustafa Paşa
Osmanlı sadrazamlarından. Rusçuklu Hasan Ağa’nın oğlu olup, doğum tarihi
bilinmemektedir. Yeniçeri ocağından yetişti. 1768-1774 Osmanlı-Rus
harbinde bölüğünün bayrağını taşıdığından Alemdar veya Bayraktar unvanı
verildi. Rusçuk ayanı Tirsinikli İsmail Ağa’nın hizmetinde bulundu.
Kendini kabul ettirerek hazinedarlığa yükseltildi.
Devlete karşı isyan eden Vidin voyvodası Pazvandoğlu Osman’ın
kuvvetlerini yenince, şöhreti etrafa yayıldı. Bu zaferden dolayı rütbesi
yükseltildi. Tirsinikli İsmail Ağa ölünce, Rusçuk ayanlığına getirildi
(1806). Bu görevde iken Deliorman ayanı Yılıkoğlu Süleyman’ın
ayaklanmasını bastırdı. Rusların Hotin’i alıp, İsmail Kalesini
kuşattıkları sırada gönderdiği kuvvetlerle kaleyi muhasaradan kurtardı.
Bükreş üzerine yürüyen Rus kuvvetlerini durdurdu. Bu başarıları sonunda
vezirlik rütbesiyle, daimi Silistre Valiliği ve Tuna Seraskerliği
Vazifesi verildi.

Alemdar Mustafa Paşa, düşmanlarla devamlı temasları neticesinde,
devletin askeri ve idari yapısında ıslahatın gerekli olduğuna kesin
inananlardandı. Üçüncü Selim Han, ıslahat hareketlerine başlayacağı
sırada Kabakçı isyanı ile yeniçeri zorbaları tarafından tahttan
indirildi. Yerine Sultan Dördüncü Mustafa padişah oldu. Sultan Üçüncü
Selim’i seven, ıslahat hareketlerinin yapılmasını arzu eden ve devletin
çeşitli yerlerinde görevler yapmış olan Galib, Refik, Ramiz, Behiç ve
Tahsin efendiler Alemdar’ın himayesi altına sığındılar. Tarihte “Rusçuk
Yaranı” diye geçen bu altı kişi Üçüncü Selim’i yeniden tahta çıkarmak
için çalışmalara başladılar. Alemdar Mustafa Paşa, 19 Temmuz 1808’de
Kabakçı Mustafa’yı cezalandırmak için İstanbul’a geldi. Zorbalar ortadan
kaldırılmaya, fesatçılar sürülmeye başlandı. Onun bu faaliyetlerinden
memnun fakat nüfuzunun artmasından endişelenen sadrazam Çelebi Mustafa
Paşa, kendisinden geriye dönmesini isteyince, Alemdar 28 Temmuz günü on
beş binden fazla askerle Babıali’yi bastı. Sadrazamın mührünü alarak,
ordugahını gönderdi. Sultan Selim’i tahta çıkarmak için saraya gitti.
Fakat orada gerekli tedbirler alınmadığı için, Sultan Üçüncü Selim
zorbalarca şehit edildi.

Hizmetkarlarının yardımı ile kurtulan Şehzade Mahmud, Alemdar tarafından
padişah ilan edildi. Sultan İkinci Mahmud, padişah olur olmaz,
Alemdar’a sadaret mührünü verdi. Alemdar, ıslahata tarafdar olmayanları,
isyancıları temizledi. İstanbul’un asayişi sağlandı. Bu sırada Rumeli
ve Anadolu’da valiler başlarına buyruk olmuşlardı. Anadolu ve Rumeli’de
vazifeli bütün ayanlar devlet işlerini görüşmek üzere İstanbul’a davet
edildi. Görüşmeler neticesinde ayanlar ile devlet arasında kurulacak
münasebetlerin şeklini ihtiva eden bir senet imzalandı. Bu senede
“Sened-i ittifak” denildi (Bkz. Sened-i İttifak).

Alemdar Mustafa Paşa, daha sonra askeri ıslahata başladı. “Sekban-ı
Cedid” ismiyle talimli bir askeri teşkilat kurdu. Selimiye Levend
kışlaları tamir edilerek askerler buraya yerleştirildi. Bu durum
yeniçerileri rahatsız etti. Ayrıca sanatla uğraşan askerleri talime
mecbur etmesi hoşnutsuzluğu arttırdı."Alemdar vakası” olarak tarihe
geçen isyandan önceki gece ziyafetten dönen Paşa’ya, maiyeti, yol açmak
için halkı kamçı ve sopalarla dağıttılar. Bu esnada yaralananlar, kahve
kahve dolaşarak yeniçerileri isyana teşvik ettiler. Gece yarısı
kışlalarından hareket eden 400 kadar isyancı yeniçeriye, yağmacılık
hırsıyla pek çok serseri katıldı. İsyancılar önce yeniçeri ağası Mustafa
Paşayı öldürdüler. Sonra sadrazam Alemdar Mustafa Paşanın köşkünü
sardılar. Alemdar, zorbalara teslim olmaktansa, sonuna kadar karşı
koymaya karar verdi. İmdadına gelecek yardımdan ümidini kesince,
vaktiyle mensup olduğu 42. bölük odabaşını çağırttı. Haremini ocağın
namusuna emanet ederek ona teslim etti. Yanında sadece baş haremi ile
sadık harem ağası kaldı. Alemdar’ın bulunduğu kuleye, kalabalık bir
yeniçeri grubunun hücum etmesi üzerine, daha önce koydurduğu barut
fıçısının üzerine tabancası ile ateş etti ve büyük bir patlama oldu.
İsyancılardan beş yüz yahut sekiz yüz kişi bir anda havaya uçup öldü. 15
Kasım 1808’de dumandan boğulan Alemdar Paşa ile iki sadık adamının
cesedi iki gün sonra enkaz altından çıkarıldı. Cesedi sokaklarda
sürüklendikten sonra, Etmeydanı’nda baş aşağı asıldı. Sonra da
parçalanmış olan kemikleri, Yedikule dışında bir hendeğe atıldı.
1908’den sonra kurulan Tarih-i Osmani Encümeni tarafından Alemdar’ın
kemikleri Gülhane parkı karşısındaki Zeynep Sultan mezarlığına
taşıtıldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:05 pm

Ali Bey
Osmanlı devlet adamı ve tiyatro yazarı. İstanbul’da 1844 senesinde
doğdu. Babası Halep ve Şam kethüdalıklarında bulunmuş Yusuf Cemil
Efendidir. İlk öğrenimini özel hocalardan ders alarak yaptı. Küçük yaşta
Fransızca öğrendi. On dört yaşında Babıali Tercüme Odasına memur girdi
ve on sene kadar çalıştı. Sonra Sıhhiye Meclisi Azası, 1873’te ise
Karantina Başkatibi oldu. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşından önce Varna’ya
mutasarrıf tayin edildi. Savaşın Osmanlı aleyhine dönmesi üzerine,
İstanbul’a geldi. Bir süre sonra Düyun-ı Umumiye Müfettişi olarak doğu
vilayetleri ve Irak’ta görev yaptı (1885). Irak’tan Hindistan’a giden
Ali Bey, kısa süre sonra İstanbul’a döndü. 1890-1893 tarihleri arasında
Trabzon’da valilik yaptı. Sonra tekrar Düyun-ı Umumiye'de çalışmaya
başladı ve buranın direktörü oldu. Ölünceye kadar aynı görevde kalan Ali
Bey, "Direktör" lakabıyla meşhur oldu. 3 Şubat 1899’da İstanbul’da
öldü. Anadoluhisarı’ndaki Göksu Mezarlığına defnedildi.

Ali Bey, Türk tiyatrosunun kurulmasında büyük gayret ve çaba
harcamıştır. Başta tiyatro olmak üzere mizah ve seyahat edebiyatı
alanlarında eser vermiştir. Tanzimat’tan sonra çıkarılan ilk mizah
mecmuası Diyojen’de yayınlanan yazıları, Türk mizah edebiyatının o
devirdeki en güzel örnekleri olarak kabul edilir. Tiyatroları genelde
komedi türündedir. Tiyatro dili bakımından Ahmed Vefik Paşanın
izindedir. Ondan farklı olarak, özellikle halk konuşmalarına yaklaşmış,
günlük konuşmalardan ve Türk dilini renklendiren pek çok klişe ve
deyimlerden de faydalanmıştır.

Ali Beyin eserlerinden bazıları şunlardır: 1) Kokana Yatıyor yahut Madam
Uykuda: (Tek perdelik komedi 1870), 2) Tosun Ağa (Üç perdelik komedi,
1870), 3) Ayyar Hamza (1871), 4) Müsafir-i İstiskal (Tek perdelik
komedi, 1871), 5) Geveze Berber (İki perdelik komedi, 1873), 6) Gavo
Minar ve Şürekası (Üç perdelik komedi (1889), 7) Evlenmek İster Bir Adam
(Tercüme roman 1897), Cool Lehcet-ül-Hakayık (Mizah sözlüğü, 1897), 9)
Seyahat Jurnali (Hindistan gezisine ait notlar, 1897), 10) Seyyareler
(Mizahi hikaye 1897).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:05 pm

Ali Ekrem Bolayır
Osmanlı Devletinin son zamanlarında yetişen devlet adamı ve şair.
İstanbul’da 1867 senesinde doğdu. Babası Namık Kemal’dir. Dört yaşında
iken Hobyar Mahalle Mektebine başladı. İlk tahsilini tamamladıktan sonra
bir sene kadar Fatih Askeri Rüşdiyesine devam etti. Özel derslerle
idadi tahsilini tamamlayan Ali Ekrem, babası Rodos Mutasarrıfıyken
Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Oğlunu asker yapmak isteyen Namık
Kemal, bir dilekçe ile Sultan İkinci Abdülhamid Hana müracaat etti ise
de, dedesi buna mani olarak padişahtan Şura-yı Devlete veya Hariciye
Nezaretine tayinini rica etti. Sultan bu iki teklifi kale almayıp, Ali
Ekrem’i Mabeyn’e aldı.

Ali Ekrem, Mabeyndeki görevine başladığında 20 yaşındaydı. On sekiz sene
bu vazifede çalıştı. 1906’da Kudüs Mutasarrıflığına, Meşrutiyetin
ilanından sonra da Beyrut valiliğine tayin edildi. Bu vazifede üç gün
bulunduktan sonra istifa etti. 1908 Eylülünde Cezayir-i Bahr-i Sefid
(Akdeniz Adaları) valisi oldu. Bir sene sonra görevden alınınca
İstanbul’a döndü. 1910’da Darülfünunda Edebiyat Müderrisi oldu. 1912’de
tekrar Akdeniz Adaları valiliğine tayin edildi. Balkan Savaşları
sırasında Yunanlılara esir düştü ise de esareti kısa sürdü ve İstanbul’a
döndü. Tekrar Darülfünun’a müderris oldu. 1919'da edebiyat dersi,
Maarif Nazırı tarafından kaldırılınca, Galatasaray Lisesi Edebiyat
Öğretmenliğine tayin edildi. Ancak bu vazifeyi kabul etmedi. Said Bey
Maarif Nazırı olunca Galatasaray Lisesi Edebiyat Öğretmenliğini kabul
etti. 1922’de Yahya Kemal’e vekaleten üçüncü defa Darülfünun'a tayin
edildi. Birkaç ay sonra asil olarak ders vermeye başlayan Ali Ekrem,
buranın üniversiteye çevrildiği tarihten 1933’e kadar bu vazifede kaldı.
Diğer taraftan da Maltepe Askeri Lisesinde edebiyat dersleri veriyordu.
Darülfünun'dan ayrıldıktan sonra bu vazifesine devam etti. Ali Ekrem 27
Ağustos 1937’de öldü ve Zincirlikuyu Asri Mezarlığına gömüldü.

Ali Ekrem, daha on yaşında iken şiirler söylemeye başlamıştı. Babası
bazı mısralarını düzelterek ona yardımcı oldu. 17-18 yaşlarında iken
düzgün manzumeler yazıyordu. İlk neşredilen eseri “Dağ” adlı
mensuresidir. Önceleri İlham, sonra da Ayın Nadir takma isimlerini
kullandı. Servet-i Fünun'da yazmaya başladıktan sonra asıl şahsiyetine
kavuşan Ali Ekrem, bir süre sonra Tevfik Fikret’le aralarında ayrılık
çıkınca Servet-i Fünun'u bırakarak Malumat’a geçti.

Ali Ekrem’in dili ihtişamlı olduğu için Türkçülük cereyanına katılmadı.
Bazı manzumelerinde tekellüflü (ağır) bir dil kullanmış, tamlamalara
bağlı kalmıştı. Dile hakim olan şair, 1908’den sonra hece vezni ile
şiirler yazdı ise de bu vezni aruzdaki gibi başarıyla kullanamamıştır.
Gerçekleri romantik bir tarzda ifade etmek onun bariz
özelliklerindendir.

Ali Ekrem Bolayır’ın başlıca eserleri şunlardır: 1) Zilal-i İlham
(1909): 1888-1908 seneleri arasında yazdığı şiirleri içine alan bir
eserdir. 2) Kaside-i Askeriye (1908): Namık Kemal’in Hürriyet
Kasidesi'ne nazire olarak yazılmış 41 beytlik bir kasidedir. 3) Ana
Vatan (1921): Hece vezni ile yazılmış milli duyguyu işleyen şiirlerden
meydana gelmiştir. 4) Şiir Demeti (1925): Küçük çocuklar için dini,
milli ve eğitici mahiyette şiirlerin yer aldığı bir eserdir. 5) Ruh-ı
Kemal (1908), 6) Kırmızı Fesler (1908), 7) Lisan-ı Osmani (1914), Cool
Ordunun Defteri (1918), 9) Vicdan Alevleri, 10) Lisan-ı Nazm, 11)
Lisan-ı Nesr, 12) Mesalik-i Edebiye, 13) Tair-i İlahi, 14) Barıa, 15)
Engel, 16) Sükut, 17) Eğlenirken.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:05 pm

Ali Fuad Cebesoy
Türk asker ve siyaset adamı. 1882’de İstanbul’da doğdu. Ferik İsmail
Fazıl Paşanın oğlu, 93 Harbi komutanlarından Müşir Mehmed Ali Paşanın
torunudur. 1902’de Harp Okulunu, 1905’te Harp Akademisini bitirdi.
1907’de kolağası (önyüzbaşı) oldu. Rumeli’de, meşrutiyeti yeniden kurmak
için ordu içinde yapılan gizli çalışmalara katıldı. 1909-1911 yılları
arasında Roma’da askeri ateşe olarak bulundu. Balkan Savaşları sırasında
Yanya Savunmasında gösterdiği üstün gayret sonucu kaymakamlığa (yarbay)
yükseltildi. Birinci Dünya Savaşında önce miralay (1915), Sina
cephesinde İngilizlerin Tellü’ş-Şeria saldırısına karşı gösterdiği
başarılı savunmayla da mirliva (tuğgeneral) oldu. Kafkas ve Filistin
cephelerinde savaştı.

Birinci Dünya Savaşının mağlubiyet ile neticelenmesi ve vatanın düşman
işgaline uğramasından sonra Anadolu’nun kurtuluş hareketine katıldı.
Anadolu’da ilerleyen Yunan kuvvetleri karşısında ilk çete birliklerini
kurdurarak savunma cephelerinin ortaya çıkmasında büyük rol oynadı.
Sivas Kongresi sonunda (9 Eylül 1919) Batı Anadolu Umum Kuva-i Milliye
Komutanlığına getirildi. TBMM açılınca (23 Nisan 1920) Ankara’dan
milletvekili seçildi. 24-25 Haziran 1920’de teşkil olunan Batı
Cephesinin ilk komutanlığına getirildi. Ancak Yunanlılara karşı
başlattığı bir taarruzun başarısızlıkla neticelenmesi üzerine bu
görevden alınarak Moskova büyükelçiliğine getirildi. 16 Mart 1921’de
TBMM hükumeti adına Moskova Antlaşmasını imzaladı. Ankara’ya döndükten
sonra (2 Haziran 1922) TBMM ikinci başkanı seçildi. 1923’te ikinci defa
Ankara milletvekili olarak meclise girdi. 23 Ekim 1923’te meclisten
izinli sayılarak, Konya’da 2. Ordu Müfettişliğine tayin oldu.

Cumhuriyetin ilanı ile asker milletvekillerinden siyasi ve askeri
görevlerinden birini seçmeleri istendiği zaman Ali Fuad Cebesoy, 30 Ekim
1924’te 2. Ordu Müfettişliğinden ayrılarak meclise döndü. 17 Kasım
1924’te Kazım Karabekir Paşa, Refet Bele, Adnan Adıvar ve Rauf Orbay
beylerle birlikte Cumhuriyet döneminin ilk muhalefet partisi olan
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurdu. 3 Haziran 1925’te partinin
kapatılmasından sonra bir süre siyasetten uzak kaldı. 15 Haziran 1926’da
Kemal ******’e karşı girişilen İzmir Suikastıyla ilişkili olduğu
iddiasıyla tutuklandı. İstiklal Mahkemesinde görülen muhakemesi sonucu
beraat etti.

1933’te Konya’dan milletvekili seçilerek yeniden meclise girdi. 1950
yılına kadar Konya ve Eskişehir milletvekilliği ile bu arada bayındırlık
(1939-1943) ve ulaştırma (1943-1946) bakanlıkları görevlerinde bulundu.
1950 seçimlerinde Demokrat Parti listesinden bağımsız aday oldu. Önce
Eskişehir, sonra da Demokrat Parti İstanbul milletvekili seçildi
(1950-1960). 27 Mayıs ihtilalinden sonra siyasi hayattan çekildi. 10
Ocak 1968’de İstanbul’da vefat etti. Vasiyeti üzerine Geyve yakınında
adını taşıyan kasabanın tren istasyonu yanındaki cami avlusuna gömüldü.

Başlıca eserleri: Birüssebi-Gazze Meydan Muharebesi ve 20. Kolordu,
Milli Mücadele Hatıraları, Moskova Hatıraları, General Ali Fuad
Cebesoy’un Siyasi Hatıraları, Sınıf Arkadaşım ******.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:06 pm

Ali Fuad Türkgeldi
Tanzimat devri siyaset adamlarından ve tarihçi. 1867'de İstanbul’da
doğdu ve 1935’te yine burada vefat etti.

Tanzimat devri Dahiliye müsteşarlarından Celal Beyin torunu ve Tercüme
odası Mühimme müdürü Cemal Beyin oğludur. Soğukçeşme Askeri Rüşdiyesi
ile lisan mektebini bitirdi. 1895’te ise Hukuk Mektebinden mezun oldu.
Hindli Hoca İskender Efendiden Farisi ve Farisi edebiyatını öğrendi.
1881’de mülazemetle Dahiliye mektubi kalemine girdi. Bu resmi vazifesi
yanında tahsiline de devam etti. Pekçok komisyonlarda çalıştıktan sonra,
çalıştığı kaleme müdür; 1901 senesinde Dahiliye Mektupçusu oldu. 1903
senesinden itibaren Dahiliye müsteşarlığına vekalet etti. Meşrutiyetin
ilanında bu iki vazifeyi yapmaktaydı. 1908 senesinde Sadaret Mektupçusu,
1909’da Dahiliye müsteşarı oldu. Bu vazifedeyken Gazi Ahmed Muhtar Paşa
kabinesi, sonra Hüseyin Hilmi Paşanın Meclis-i vükela’da teklifi ve
Sultan Reşad’a tavsiyesiyle 1912’de Mabeyn baş kitabetine tayin
edilmiştir. Sultan Reşad’ın vefatına kadar ve Vahdeddin Hanın tahta
geçmesinden sonra da bu vazifede kaldı. Sonra da Damad Ferid Paşanın
ikinci sadaretinde Kuvay-ı milliyeyi asi ilan eden Hatt-ı hümayuna
itirazı üzerine sadrazamla araları tamamen açılarak Şura-yı devlet,
Maliye ve Nafia Dairesi riyasetine nakil suretiyle 1920’de saraydan
çıkarıldı. Tevfik Paşanın son defa sadarete gelmesini müteakib aynı sene
içinde sadaret müsteşarlığına tayin olunarak İstanbul hükumetinin
ilgasına kadar bu vazifede kaldı.

Ali Fuad’ın tarihle ilgili bazı eserleri vardır. Bunlar; Rical-i
Mühimme-i Siyasiye, Ma’ruf Simalar, Mesail-i Mühimme-i Siyasiyye,
Evdar-ı Islahat, Tarihi Fırkalar, Afaki Fırkalar ve Görüp İşittiklerim
isimli hatıratıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:06 pm

Ali Haydar Efendi
Son devir Osmanlı hukuk alimi ve devlet adamı. Gürcüzade Mehmed Emin
Efendinin oğludur. 1853 senesinde Batum’da doğdu. 1935 senesinde
İstanbul’da vefat etti.

İlk tahsilini doğum yeri olan Batum’da gördükten sonra İstanbul’a geldi.
Hünkar imamı Hafız Reşid Efendiden okudu. Medreset-ül-kudatı (Hukuk
Fakültesini) birincilikle bitirdi. Yirmi yedi yaşında Burdur kadılığına
tayin edildi. Daha sonra Uşak ve Denizli kadılıkları yaptı. 1883’te
İstinaf Mahkemesi azalığına, sonra Mekteb-i Hukuk-i Mecelle ve Usul-i
Muhakemat-ı Hukukiyyenin ameliyat-ı tatbikiyyesi dersini okuttu.
İstanbul-Bidayet Mahkemesi İkinci Hukuk Dairesi başkanlığına tayin
edildi. Zamanla Bidayet Mahkemesi birinci reisliğine terfi ettirildi.
Ehliyetinden dolayı 1898 tarihinde İstinaf Mahkemesi hukuk kısmı reisi,
1900’de Temyiz Mahkemesi azası, 1907’de Temyiz-i Hukuk Dairesi reisi
oldu. 1911 tarihinde padişahın emri ile uzun müddet yaptığı ilmi
çalışmalarının karşılığı olarak birinci rütbeden maarif nişanı aldı.
1914 tarihinde Fetvahane-i ali eminliğinde bulundu. Gayretli çalışmaları
neticesinde padişahın emri ile haiz olduğu Osmanlı nişanı üçüncü
rütbeden birinci rütbeye yükseltildi. Kazaskerlik payesi ile ömrünün
sonuna kadar adliye nazırlığında bulundu. Soyadı kanunundan sonra
Arsebuk soyadını aldı. 1837’de doğup 1903’te vefat eden Büyük ve bu
evliliklerinden dört erkek, üç kız çocuğu olmuştur. Oğullarının ikisi
kendisi gibi hukuk mesleğini seçmişlerdir.

Eserleri:

Ali Haydar Efendinin en meşhur eseri, dört büyük cilt halinde birkaç
kere basılmış ve Arapçaya da çevrilmiş olan Dürer-ül-Hükkam fi Şerh-i
Mecellet-ül-Ahkam adlı Mecelle şerhidir. Erazi Kanunu Şerhi ve Evkafta
Muvadaa, Risale-i Mefkud ve İntikal Kanunu Şerhi gibi eserleri de
vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:06 pm

Âlî Paşa
Islahat Fermanı’nı hazırlayan ve yürürlüğe koyan Osmanlı sadrazamı. 1815
senesinde İstanbul’da doğdu. Babası Mısır çarşısında attarlık ve
kapıcılık yapardı. Geçimini sağlamak için çalışmak zorunda kaldığından
iyi ve devamlı bir tahsil göremedi. Daha sonra vüzeradan birinin
yardımıyla divan-ı hümayun kalemine girdi. Burada kendisine Âlî, lakabı
verildi. Âlî yedi sene kadar divan-ı hümayun mühimme tercüme
kalemlerinde çalıştı ve Fransızcasını ilerletti.
1835 senesinde sefaret ikinci katibi olarak Viyana’ya gitti ve bir buçuk
sene burada kalarak diplomatlık mesleğini öğrendi. Âlî’nin bundan sonra
icraatlarında buradayken kapıldığı Avrupai fikirlerin etkisi daimi
olarak görüldü. 1837’de divan-ı hümayun tercümanı oldu. 1838’te Reşid
Paşa Londra elçiliği ile vazifelendirilince, Âlî Efendi’yi de sefaret
müsteşarı olarak yanında götürdü. Reşid Paşa 1846’da sadrazam olunca
kendisiyle aynı fikirleri paylaşan Âlî Efendiyi hariciye nazırı yaptı.

Bu dönemde Reşid Paşa vasıtasıyla mason olan Âlî Paşaya 1848’de vezirlik
ve müşirlik rütbesi verildi. 1852’de Reşid Paşa görevden azledilince
yerine Âlî Paşa getirildi. Bu menfaat çatışmaları üzerine iki paşanın
arası açıldı. Aynı yıl mukaddes makamlar meselesi yüzünden azledilen Âlî
Paşa, İzmir valiliğine tayin edildi. Kırım savaşı sonunda toplanan
Viyana konferansına Osmanlı delegesi olarak katılan Âlî Paşa, Mustafa
Reşid Paşanın 1855’te dördüncü sadaretinden istifa etmesi üzerine ikinci
defa bu makama getirildi. Bu sadareti sırasında Osmanlı Devleti’nin
başına büyük gaileler açacak olan ve gayr-i müslimlerdeki istiklal
ateşini körükleyen Islahat Fermanı’nı yürürlüğe koydu (1856). Bu ferman
yayınlandığında, Fransız elçisi bile; “Osmanlı Devleti’nin bu kadar
fedakârlıkta bulunacağını hiç ummuyorduk” diyerek hayretini ifade
etmiştir. Mason Mustafa Reşid Paşa bile bu kadarına dayanamayarak, bu
fermanın hainler tarafından Avrupa’ya verilen memleketi tahrip vasıtası
olduğunu belirten bir raporu Abdülmecid Han’a sunmuştur (Bkz. Islahat
Fermanı). Nitekim fermanın ilanı üzerinden henüz bir yıl geçmeden
ülkenin dört bir yanında isyanların patlak vermesi üzerine istifa etmek
zorunda kaldı.

Bundan sonra, birbirlerine düşmanlık gösterilerinde bulunan, ancak
Osmanlıyı batının kuklası yapmak gayesinde birleşen Mustafa Reşid ile
Âlî Paşa, oturdukları koltuğu nöbetleşe doldurarak devletin bu en önemli
mevkiini ellerinde tuttular. Âlî Paşanın bilhassa beşinci sadareti
döneminde (1867) Belgrad’ı Sırplara teslim etmesi ve Girit’e hıyanet
derecesine varan imtiyazları, ıslahat adı altında gerçekleştirerek
adanın elden çıkmasına sebep olması, aleyhinde büyük bir infialin
doğmasına sebep oldu. Âlî Paşa 1871 senesi Eylül’ünün yedisinde Bebek’te
bulunan yalısında öldü.

Âlî Paşa, hırslı ve kaprisli bir adamdı. Tenkit edilmekten hoşlanmazdı.
Rakiplerine karşı acımasızdı. Mevkiini muhafazada aşırı derecede
hassasiyet gösterir, bu sebeple padişahın huzurunda bulunurken kan-ter
içerisinde kalır ve konuşurken elleri ayakları titrerdi. Cevdet Paşa’nın
bildirdiği gibi hariciye nezaretinde devlete sadık olan memurları
azlederek yerlerine devlete düşman olan Ermenileri tayin etmesi onun
mevkiine ne kadar düşkün olduğunu gösterir. Yedi sene hariciye
nezaretine, beş defa da sadarete geldi. Sekiz sene üç ay on dokuz gün
sadarette kaldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:06 pm

Ali Paşa (Moldovancı)
On sekizinci yüzyıl Osmanlı sadrazamlarından. Kastamonu’nun Daday kazası
Sorkun köyündendir. Doğum tarihi belli değildir. İstanbul’a geldikten
sonra Bostancı Ocağına girdi. Bostancıbaşılığa kadar yükseldi. 1762’de
vezirlikle Rumeli beylerbeyliğine atandı. Daha sonra Bosna, Diyarbakır,
Anadolu, Konya, Adana, Maraş beylerbeyliklerinde bulundu. 1768 Rus
Seferi sırasında Bender seraskerliğinde bulundu. 1769’da Yaş
muhafızlığına ve aynı yıl içinde Hotin seraskerliğine tayin edildi.

Ali Paşanın burada bulunduğu sırada Hotin üzerine gelen Rus kuvvetlerini
mağlup etmesi şöhretini artırdı. 12 Ağustos 1769'da Yağlıkçızade'nin
yerine vaziriazam ve serdar-ı ekrem oldu. Ancak Ali Paşa, Rusların
tekrar taarruzları ve Hotin önündeki muvaffakiyetsizliği sebebiyle aynı
sene içerisinde azl olunarak yerine Halil Paşa tayin edildi (12 Aralık
1789). Gelibolu’ya sürgün edilen Ali Paşa, 1770’te Seddülbahir
muhafızlığıyla Boğaz seraskerliğine tayin edildi. 1772’de ihtiyarlığı
dolayısıyla emekli edilerek Tekirdağ’a gönderildi. 1773’te burada vefat
etti. Kaynaklarda Ali Paşanın çok cesur, fedakar ve gayretli bir zat
olduğu yazılıdır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:06 pm

Ali Paşa (Seydî)
Osmanlı kaptan-ı deryalarından. Doğum yeri ve tarihi bilinmemektedir.
Cezayir’de kaptan oldu. Daha sonra İstanbul’a gelerek Kapı Kethüdası
oldu. Akdeniz Filosu Komutanlığı yaptı. 1806-1812 Osmanlı-İngiliz Savaşı
sırasında İngiliz donanmasının Marmara Denizine girmesi üzerine
vezirlikle kaptan-ı deryalığa getirildi (1807). İstanbul kıyılarını ve
Çanakkale Boğazını toplarla tahkim ettirdi. Çanakkale Boğazına giren
İngiliz donanmasını topa tutarak büyük kayıplar verdirdi. Daha sonra
Silistre valiliğine tayin edildi. Ancak Alemdar Mustafa Paşa ile
arasının açık olması dolayısıyla bu görevi kabul etmedi. Bu sebeple
Mısır’a sürüldü. İskenderiye’ye indiği gün vefat etti (1809).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:06 pm

Ali Rıza Paşa
Osmanlı sadrazamlarından. 1860’ta İstanbul’da doğdu. Babası nizamiyeden
emekli Jandarma Binbaşısı Tahir Beydir. 1885’te kurmay yüzbaşı olarak
Harp Akademisini bitirdi. Askerlik bilgi ve becerisini artırmak üzere
hükümetçe Almanya’ya gönderildi (1887). Üç yıl orada kaldıktan sonra
binbaşı rütbesiyle yurda döndü. Erkan-ı Harbiye Mektebinde harp tarihi
okuttu. 1895’te miralay olan Ali Rıza Paşa, Harran’da çıkan isyanı
bastırmakla görevlendirildi. 1897’de bir süre Manastır vali ve
komutanlığı görevinde bulunduktan sonra Yemen ayaklanmasını bastırmaya
memur edildi (1905). Bu görevi sırasında müşirliğe yükseldi. İkinci
Meşrutiyetin ilanından sonra (1908) ayan meclisi üyeliğine getirildi.
Meşrutiyet kabinelerinde iki defa Harbiye Nazırlığı yaptı. Balkan
Harbine (1912) Batı Ordusu Komutanı olarak katıldı. Mondros
Mütarekesinden sonra kurulan Tevfik Paşa kabinesinde (11 Kasım 1918)
Bahriye Nazırı olarak vazife yaptı.
Sivas Kongresinden sonra Milli Mücadele taraftarlarının baskını sonucu
Ferid Paşa hükümetinin düşmesi ile Ali Rıza Paşa sadrazamlığa getirildi
(2 Ekim 1919). Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın İstanbul’da
toplanmasını sağladı. Ancak İstanbul’daki merkezi hükümetin Anadolu’daki
Kuvay-i milliye hareketi ile birleşmesini istemeyen işgal kuvvetlerinin
zoru ile 3 Mart 1920’de istifa etti.

Ali Rıza Paşa 21 Ekim 1920’de kurulan Dördüncü Tevfik Paşa kabinesinde
Nafia ve Dahiliye nazırlıklarında bulundu. TBMM’nin saltanatı kaldırması
(1 Kasım 1922) üzerine son Osmanlı hükumeti olan Tevfik Paşa
kabinesinin diğer üyeleriyle birlikte o da istifa etti (3 Kasım 1922).

Ali Rıza Paşa 31 Ekim 1932’de vefat etti. İçerenköy Mezarlığına
defnedildi. Devletin güç zamanlarında önemli vazifeleri başarıyla yerine
getiren Ali Rıza Paşayı Vahideddin Han çok takdir ederdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:06 pm

Ali Seydî Bey
Osmanlı Devletinin son devirlerinde yetişen devlet adamı ve
yazarlarından. 1870 Martında Erzincan’da doğdu. Babası süvari kumandanı
Üzeyir Paşadır. Tahsiline Erzincan’da başlayan Ali Seydî, Askeri
Rüşdiyeyi ve Mülkiye İdadisini bitirdi. Tahsili sırasında şiirler
yazdığından okulun önde gelen şairleri arasında yer alıyordu. Mülkiyenin
yüksek kısmından 1891’de mezun oldu. Aynı sene Şura-yı Devlet Kaleminde
memur olarak vazifeye başladı. Bir yandan da Numune-i Terakki Mektebi
ve idadilerde hendese, hesap, tarih, kitabet ve imla hocalığı yaptı. Bir
süre sonra Hazine-i Hassa Nezareti Tahrirat Kalemi mümeyyizliğine tayin
edildi. Daha sonra Arazi-i Seniyye başkatipliği üyesi olarak Bağdat’a
gönderildi (1896). Bu vazifede iken Bağdat’ın çeşitli okullarında vazife
yaptı. Aşiretler arasında bazı ihtilafları halletmekle görevlendirildi.
Bu vazifeyi başarı ile yapınca 1900 Martında İstanbul’a döndü.
Ali Seydî Bey, vazifelerinde gösterdiği başarılardan dolayı sırasıyla
Hazine-i Hassa Tahrirat Kalemi Mümeyyizi (1901), Baş Mümeyyiz (1904),
Baş Müfettiş (1907) oldu. Bu vazifelerdeyken çeşitli rütbe ve nişanlarla
mükafatlandırıldı. Sultan İkinci Abdülhamid Hanın tahttan
indirilmesinden sonra Hazine-i Hassanın Maliye Nezaretine bağlanmasıyla,
bir süre açıkta kaldı. Bir süre sonra hizmeti göz önünde tutularak
Dahiliye Nezareti Müfettişliğine tayin edildi (1909). Aynı sene Sultan
Reşad’ın emri ile kurulan Tarih-i Osmani Encümenine daimi üye seçildi.
1913-1919 seneleri arasında sırasıyla Adana Vali Vekilliği, Dahiliye
Nezareti Teftiş Heyeti Umum Müdür Vekilliği, Bolu ve Çatalca
Mutasarrıflığı ve Elazığ Valiliğinde görev aldı. Daha sonra Mekteb-i
Mülkiyede öğretmenlikte bulundu. Trabzon Mebusu olarak meclise girdi ise
de aynı senenin Ekim ayında vefat etti.

Ali Seydî Bey, eserleri ile Türk eğitim ve fikir hayatına önemli
hizmetlerde bulunmuştur. Ona göre ilerlemek için halkın kültür
seviyesini yükseltmek ve batının ilim ve fen alanındaki buluşlarını
öğrenmek lazımdır. Bu yüzden ders kitabı mahiyetinde irili ufaklı birçok
kitap yazmıştır. Alfabe değişikliğine karşı çıkarak, bunun getireceği
zararları anlatan küçük bir risale de yazmıştır.

Ali Seydi Beyin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: 1) Resimli
Kamus-i Osmani: Lügat türünde bir eser olan kitapta 40.000 madde başı
vardır. 2) Seci’ ve Kafiye Lügati, 3) Defter-i Galatat, 4) Musavver
Dairet-ül-Mearif, 5) Latin Hurufu Lisanımızda Kabil-i Tatbik midir?:
Alfabe değişikliğine karşı yazdığı risaledir. 6) Resimli Yeni Lügat, 7)
Güldeste-i Bedayi, Cool Kitabet Dersleri, 9) Hükumat-ı İslamiyye Tarihi,
10) Mekatib-i İdadiye Şakirdanına Mahsus Devlet-i Osmaniyye Tarihi, 11)
Tarih-i Umumi, 12) Musahabat-ı Ahlakiyye.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:07 pm

Ali Suavi
Osmanlı Devletinin son zamanlarında yetişen yazar ve ihtilalci. 1839
senesinde İstanbul’un Cerrahpaşa semtinde doğdu. Babası Çankırı’nın Çay
köyünden olup, İstanbul’da yerleşmiş kağıt mühreciliği (parlatmacılığı)
yapan Hüseyin Ağadır. Davutpaşa İskele Rüşdiyesinde bir kaç sene okuyan
Suavi, medrese tahsili görmemiş olup, cami dersleriyle kalmıştı. Bu
sebeple daha sonraları cami vaizliği yaptığı dönemlerde halkın diliyle
ve çok kere de mantıkiyle konuşurdu. Suavi, Sami Paşanın maarif
nazırlığı sırasında girdiği imtihanda başarı göstererek, Bursa
Rüşdiyesine muallim-i evvel tayin edildi. Ancak ahlaki düşüklüğü
dolayısıyla hakkında yapılan şikayetler artınca, bir sene sonra
Bursa’dan ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Bir müddet Rüşdiyede baş
muallimlik vazifesinde bulundu. Bu sırada hacca giden Ali Suavi, dönüşte
Sami Paşanın himayesiyle Filibe Rüşdiyesine hoca olarak tayin edildi.
Daha sonra Sofya’da ticaret mahkemesi reisliği, Filibe’de tahrirat
müdürlüğü yaptı.
1867 senesinde İstanbul’a dönen Suavi, bir taraftan Şehzade Camiinde
vaazlar veriyor, diğer taraftan Filip Efendinin Muhbir adlı gazetesinde
yazarlık yapıyordu. Bir süre sonra devlet aleyhinde şiirler yazmaya
başladı. Bu durum, gazetenin kapatılmasına ve Ali Suavi’nin Kastamonu’da
ikamete mecbur edilmesine yol açtı. Kastamonu’dayken Mustafa Fazıl
Paşanın daveti üzerine kaçıp Paris’e gitti. Paris’te Mustafa Fazıl Paşa
ve arkadaşlarıyla yapılan toplantıdan sonra, burada alınan karar üzerine
Muhbir Gazetesini çıkarmak için Londra’ya gitti. Gazetenin daha ilk
nüshalarından itibaren kararlaştırılmış hedeflerin dışına çıktığı
görüldü. Bu yüzden Yeni Osmanlılar ve diğer erkan ile arası bozuldu.
Namık Kemal ve Ziya Beyin desteklerini çekmeleri üzerine gazete kapanmak
zorunda kaldı.

Londra’da bir İngiliz kızı ile evlenen Ali Suavi, Sultan Abdülaziz’in
tahttan indirilmesinden sonra İstanbul’a geri döndü. Sultan İkinci
Abdülhamid Hanın mabeyn feriki olan İngiliz Said Paşanın yardımı ile
Galatasaray Sultanisine müdür tayin edildi. Kötü idaresi ile mektebi
karıştırması, perişan tavırları ve Türk halkının örf ve adetlerine
uymayan davranışları yüzünden kısa zaman sonra bu görevden azl edildi.
Bu olaydan sonra Abdülhamid Hana ve idaresine düşman kesilen Ali Suavi,
Sultan’ı tahttan indirmeye ve yerine beşinci Murad’ı padişah yapmaya
karar verdi. Bu konuda İngilizlerin de desteğini sağladı. Bunun için
gizli olarak çalışmaya başladı. Etrafına topladığı beş yüz kadar göçmen
ile 20 Mayıs’ta Beşinci Murad’ın bulunduğu Çırağan Sarayı’nı basarak,
beşinci Murad’ı dışarı çıkardı. Bu sırada yetişen Beşiktaş muhafızı
Hasan Paşanın vurduğu bir sopa darbesiyle Ali Suavi, olay yerinde öldü
(1878). Yıldız Sarayı civarında bir yere gömüldü. Bugün yeri
kaybolmuştur. İngiliz olan karısı Mary, olay gecesi yalıda bulunan
belgeleri yaktıktan sonra derhal kendisini bekleyen gemi ile Londra’ya
kaçtı (Bkz. Çırağan Vak’ası).

Ali Suavi daima ön safta bulunmak isteyen, övülmeyi seven, yalan
söylemekten çekinmeyen ve dostluğuna güvenilmeyen bir kişiliğe sahipti.
Onun bu şahsiyetini iyi değerlendiren İngilizler, kendisini istedikleri
biçimde yetiştirmişler ve kullanmışlardır. Nitekim o, rejim meselesinde
İngiliz parlamentarizmine benzeyen bir meşrutiyet arzusunu daimi olarak
dile getiriyordu.

Diğer taraftan klasik medrese tahsili bile görmeyen Suavi, belli
çevrelerce muhaddis ve hatta müctehid gibi gösterilmeye çalışılmıştır.
Suavi, dinde reform yapmak gerektiğini, hutbenin her milletin kendi
dilinde okunmasını ısrarla savunmuştur. Suavi’nin bu fikirleri daha
sonra Cemaleddin Efgani adlı yine bir İngiliz ajanı tarafından
geliştirilecektir.

Namık Kemal’in Abdülhak Hâmid’e gönderdiği bir mektubunda, Ali Suavi
hakkında söylediği şu sözler bir hayli düşündürücüdür: “Ali Suavi hiç de
senin tahminin gibi bir adam değildi. Bir çehre nümayişine aldanmışsın.
Onunla iki sene arkadaşlık ettim. O öyle bir adamdı ki, garazkâr ve
dünyada misli görülmedik bir şarlatandı. Ben her şeye öyle kolay
inanmadığım halde, bana kendini yedi-sekiz dil biliyormuş gibi gösterdi.
O kadar cahil, cehaletiyle beraber o kadar mağrurdu. Türkçe üç satır
bir şey yazsa, aleme maskara olurdu.”

Ali Suavi’nin bilinen eserleri; Kamus-ül-Ulum vel-Maarif, Ali Paşa’nın
Siyaseti, Hukuk-üş-Şevari ve Hive Hanlığı’dır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
Programcı
Administrator
 Administrator
Programcı


<b> Mesaj Sayısı </b> Mesaj Sayısı : 818
<b> Tecrübe Puanı </b> Tecrübe Puanı : 9432
<b> Rep </b> Rep : 1002
<b> Yaş </b> Yaş : 28
<b> Nerden </b> Nerden : Ankara

Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Türk Devlet ve Siyaset Adamları   Türk Devlet ve Siyaset Adamları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Haz. 23, 2010 12:08 pm

Ali Şefkatî
Jön Türklerden. Türk siyasetinde masonluğun önde gelen simalarındandır.
Babası İzmir gümrük memuru Reşid Efendidir. Şura-yı Devlet Tanzimat
Dairesi yardımcılarından iken, İkinci Abdülhamid Hanı tahttan indirip
yerine Beşinci Murad’ı geçirmek için çalışan Skalyeri Aziz Bey
Komitesine girdi. Komitenin gizli çalışmalarına katıldı. Ali Suavi’nin
Çırağan Vakasından sonra bu gizli derneğin de meydana çıkması üzerine
Avrupa’ya kaçtı. Napoli ve Cenevre’de İstikbal adlı gazeteyi çıkardı
(1879-1881). İslamiyet ve hanedan düşmanı çevreler tarafından büyük ilgi
gördü ve desteklendi. Bir müddet eski Mısır Hidivi İsmail Paşanın
sekreterliğini yaptı. 1895’te İstikbal’i Londra’da çıkarmaya başladı.
Aynı zamanda Osmanlı idaresine karşı Hayal adında bir de mizah dergisi
çıkardı. 1896’da Paris’te sefalet içerisinde öldü. Pere Lachaise
Mezarlığına gömüldü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://frmcafe.yetkinforum.com
 
Türk Devlet ve Siyaset Adamları
Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3  Sonraki
 Similar topics
-
» Türk öğrencileri ağırladı!
» "Türk teknik adamlar atılım içinde"

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
FrmCafe :: Kültür & Sanat & Tarih :: Tarih :: Genel Tarih-
Buraya geçin: