Mekke'de
varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Kral İbni Suud
I'in saray doktoruydu. Kaşıkçı, Mısır'da İskenderiye'de devam ettiği
elit bir okulda eğitim gördü. 17 yaşında ABD'de Kaliforniya Devlet
Üniversitesi'nde ekonomi bilimleri okumaya başlayan Kaşıkçı, ardından
Palo Alto'da bulunan Stanford Üniversitesi'ne geçti. Geleceğin
girişimcisi, ABD'de yaşadığı bu süre içinde ilişki kurduğu büyük firma
ve devlet daireleriyle, ilerde çok kazançlı iş bağlantılarına
girebileceğini umuyordu. 50’li yılların sonuna doğru otomobil firmaları
temsilciliği hayalleri çok çabuk gerçekleşti. Yurduna dönünce, 20
yaşında, ülkesinin ordusuna Amerikan kamyonları sağlayan bir sözleşmeye
imza attı. Kaşıkçı komisyonunu tahsil etti ve aralarında Chrysler ve
Rolls Royce da bulunmak üzere, Suudi Arabistan'da çok sayıda Amerikan ve
İngiliz otomobil firmasının temsilciliğini üstlendi. 25 yaşına
geldiğinde 1961'de kendi ülkesinden Soraya adlı bir kızla evlendi ve
onunla birlikte beş çocuk sahibi oldu. Silah Sektörüne Atılması
Yakındoğu'nun zengin petrol ülkeleri 60'lı yılların ortasında ABD'nin
teknolojik açıdan çok değerli olan savaş araçlarına giderek daha çok
ilgi duymaya başladılar. Bu ülkeler gerekli bağlantıları kurabilmek
için, bütün işlerden parasal bir çıkarı, olan Kaşıkçı'nın hizmetlerinden
yararlandılar. Kaşıkçı'nın sonraki on yıl içinde sadece bu işe soyunan
Amerikan şirketlerinden . (örneğin Lockheed ve Northrop) yarım milyar
dolar tahsil ettiği rivayet edilmektedir. Kaşıkçı aracılık yaptığı
kuruluşlar için Avrupalı firmalarla da silah işlerini sonuçlandırdı.
Kaşıkçı toplam olarak 50'den fazla şirkete sahipti. İşlerini sürtüşmesiz
yürütebilmek için Lüxenburg tescilli Triad Holding Corporation adlı
şirketi iki erkek kardeşiyle birlikte kurdu. Merkezi Salt Lake City'de
bulunan Triad America adlı diğer bir holding, Kaşıkçı'nın ABD'deki
işlerini denetliyordu. Çok etkili olmakla beraber, kendini dışarıda pek
belli etmeyen siyasal bir kişi haline gelen Kaşıkçı'nın kazancı kısmen
komisyonlardan, kısmen rüşvetlerden oluşuyordu. 70’li yıllar Kaşıkçı’nın
hem zirveye çıktığı dönemdir hem de düşüşler ve büyük dönüşümler
dönemidir. Dolce Vita (Tatlı Hayat) Yaptığı işler sayesinde dünyanın en
zengin adamı olarak anılan (o tarihte tahmin edilen serveti: 4 milyar
dolar) Kaşıkçı, bundan sonraki yıllarda İspanya'da Marbella'da ya da
"Nebile" adlı yatında verdiği çok masraflı partilerle adından söz
ettirdi. Bu partilerine ekonominin büyük patronları konuk olmakla
kalmıyor, ünlü politikacılar da misafirleri arasında yer alıyorlardı.
Partileri her yönüyle çok başarılıyken, meslekteki şansı döner gibi
oldu. Uluslararası silah ticareti 70'li yılların sonunda daha sıkı bir
denetim altına alındı ve büyük silah işlerinde politikacıların
oynadıkları rol meydana çıktı. Kaşıkçı ilk karısından boşandıktan (1974)
dört yıl sonra, İtalyan Lamia Biancolini ile evlendi ve ondan bir çocuk
sahibi oldu. Çöküşü Kaşıkçı'nın ikinci iş alanını oluşturan petrol işi
de gerileyince Suudi Arabistanlı girişimci, yeni iş alanları aramak
durumunda kaldı. Hırslı mega projelere (örneğin Mısır turizmi ve
Amerikan emlak pazarı gibi) çok büyük yatırımlar yaptıysa da bunların
çoğu zararla kapandı. Bunun sonucu olarak bir zamanlar dünyanın en
zengin adamı olan Kaşıkçı'nın 90'lı yılların başındaki servetinin ancak
50 milyon dolar kadar olduğu söylenmekteydi. Seksenlik yılların sonunda
ise siyasal skandallar Kaşıkçı'nın Ronald Reagan yönetimindeki ABD
hükümetinin İran-Contra olayına bulaştığı anlaşılınca, Kaşıkçı iş
hayatında ilk kez bir kriz noktasına geldi. Amerikalılar İran devletinin
ABD'ye açılmasını sağlamak amacıyla İran'a silah satmışlardı. Bu işten
elde edilen paraların da Nikaragua'daki hükümete (Marksist Sandinista
hükümetine - ç.n karşı savaşan (ABD desteğindeki - ç.n.) Contra'lara
aktarıldığı anlaşıldı. Üstüne üstlük Kaşıkçı'nın Filipinler'in başkanı
Ferdinand Marcos ile birlikte, başkanın zimmetine geçirdiği vergi
gelirlerini el altından piyasaya sürdüğüne ilişkin ipuçları çoğalınca,
Amerikan hükümeti Kaşıkçı, ile işbirliği yapmaktan vazgeçti. Bunun
üzerine 1989'da Bern'de tutuklanan 53 yaşındaki Kaşıkçı, üç ay
gözaltında tutulduktan sonra, ABD'ye teslim edildi. 10 milyon dolarlık
bir kefalet karşılığında serbest bırakılmakla beraber, Kaşıkçı New
York'taki lüks ikametgahında bilgisayar aracılığıyla kontrol altında
tutulma cezasına çarptırıldı. 1990 yazında New York'taki bir mahkeme,
Filipin devlet malını kötüye kullanmak suçlamasını kaldırarak,
Kaşıkçı'yı akladı. Suudi Arabistanlı iş adâmı kirli/şüpheli işlerine
karşın, uluslararası jet sosyete partilerinin eskisi gibi, sevilen bir
konuğudur.