İmam
Şamil 1797 yılında Dağıstan’ın Gimri köyünde dünyaya geldi. Babası
bölgenin yerli halklarından Avar Türklerine mensup Dengau Muhammed’dir.
15 yaşında iken at binerek kılıç kuşandı. 20 yaşına geldiğinde iki
metreyi aşan boyu ile atlama, ateş etme, güreş, koşu, kılıç gibi spor
dallarında üstün yetenek sahibi olmuştu.
Öğrenimine bilgin Said Harekani’nin yanında başladı. Daha sonra
kayınpederi olan Nakşibendi Şeyhi Cemaleddin Gazi Kumuki’nin öğrencisi
oldu. Kendinden önce İmamet makamında bulunan Gazi Muhammed ve Hamzat
Beg’in müşavirliğini yaptı. Son derece sade ve kanaatkar bir hayatı
vardı.
İmam Şamil, muhtelif zamanlarda beş defa evlenmiş ve bu izdivaçların
bazıları dini ve siyasi sebeplerle olmuştu. Şamil’in Fatimat, Cevheret,
Zahidet, Emine ve Şovanat ismindeki zevcelerinden Ahmed Cemaleddin,
Muhammed Gazi, Muhammed Said, Muhammed Şefi, Cemaleddin ve Muhammed
Kamil isimli altı oğlu ile Fatimat, Nafisat, Necabat, Bahu-Mesedu ve
Safiyat isimli beş kızı oldu.
Şamil, İmam yani devlet başkanı seçildikten sonra ilk iş olarak iç
işlerini ele aldı. Ruslara karşı daha etkili savaşmak için lüzumlu idari
ve askeri teşkilatları yeni esaslara göre tanzim etti. Bir taraftan
askeri tedbirler alıp düşmana karşı savunma savaşları verirken, diğer
taraftan da muntazam adli ve idari sivil bir devlet mekanizması
geliştirmiş, medreselerde eğitime önem verdirmiş, fikir ve sanat
alanında da büyük adımlar atılmasını sağlamıştır. Döneminde tophaneler,
baruthaneler, silahhaneler yapılmış, muntazam birlikler halinde askeri
teşkilat kurulmuştur.
Güçlü hitabeti, kararlı tutumu ve askeri dehasıyla büyük başarılar
kazanmış, ünü kısa zamanda yayılarak, otoritesi Dağıstan civarında
yaşayan geniş topluluklar tarafından kabul edilmiştir.
İmam Şamil, idare sistemini yeniden düzenlerken, ülkeyi naiplik ve
vilayetlere ayırarak bunların başına hem askeri hem de sivil yetkilerle
donatılmış naipleri getirdi. Üç veya dört naiplik bir vilayet idi.
Vilayetlerin başındaki naibin rütbesi daha yüksekti.
Ayrıca, her biri birer savaş kahramanı olan bu yüksek rütbeli naiplerden
Ahverdil Muhammed, Kabet Muhammed, Şuayıb Molla, Taşof Hacı, Danyal
Sultan, Nur Muhammed, Hitinav Musa, Sadullah, Duba Hacı, Hacı Murat ve
Şamil’in büyük oğlu Muhammed Gazi, gazavat’ın adı anılması gereken
başlıca kahramanları oldular.
Şamil imam seçildiği 1834 yılından 1859 yılına kadar Rusya’nın büyüklüğü
ve kudretine rağmen yılmadan mücadeleyi sürdürdü. Kendinden önceki iki
imamın döneminde de fiilen 10 yıl savaşlara iştirak ettiğinden durup
dinlenmeden cihad ettiği süre tam 35 yılı bulmuştur. Bu süre zarfında
Rus kuvvetlerine büyük zayiatlar vermiş ancak kısıtlı sayıdaki asker
sayısı da günden güne erimiştir. 1839’da Ahulgo Tepesinde 3.000 mürid
ile General Grabbe komutasındaki 10.000’i aşkın üstün donanımlı Rus
ordusunun kuşatmasına 80 gün süreyle direnişi harp tarihine geçmiştir.
Şamil bu savaşta eşi Cevheret’i, oğlu Said’i ve kızkardeşi Mesedo’yu
kaybetmiş, 8 yaşındaki oğlu Cemaleddin’i Ruslara rehin vermek zorunda
kalmıştır.
Bu dehşet verici savaşlarda sadece insan kaybı olmadı. Ruslar, ancak
aylar süren savaşlar sonunda işgal edebildikleri bölgelerde, ağaçları,
ormanları yakıp, bir tek canlı yaratık bırakmadan ilerlerdiler.
Savaşlara iştirak eden Rus komutanlarından Milyutin, 80 gün devam eden
Ahulgo savaşı hakkında hatıratında şu satırlara yer verir; "Artık
muharebenin sevk ve idaresi kumandanların elinden büsbütün çıkmıştı.
Hiddetlerinden köpürmüş, adeta çıldırmış bir hale gelen dağlılar, ulu
orta askerlerimizin üzerine saldırıyor, süngü ucunda can verinceye kadar
dövüşüyorlardı. Kadınlar bile kendilerini kudurmuş gibi müdafaa ettiler
ve silahsız oldukları halde sıra sıra süngülerimizin üzerine atıldılar.
Lakin muvaffakiyet için her türlü fedakarlığı göze almış olan Rus
kumandanlığı inatla taarruzlara devam etti. Teslim olmayı katiyyen
reddeden dağlılar, hiçbir ümitleri kalmadığı halde kahramanca
dövüştüler. Kadınlar, çocuklar ellerindeki kamalarla Ruslara hücum
ediyor, süngülerin önünde göz kırpmadan can veriyorlardı. Bazıları ise
kendilerini ve çocuklarını korkunç uçurumlara atıyorlardı. Yaralılar
bile inanılmaz şekilde dövüşüyordu."
Dost ülkelerden hiçbir yardım göremeyen İmam Şamil’in, nihayet elindeki
bütün kuvvet kaynakları tükenir ve 1859’un 6 Eylül’ünde Gunip’te Prens
Baryatinsky komutasındaki 70.000 kişilik Rus ordusuna, yanında birkaç
yüz kişi kalıncaya kadar direndikten sonra teslim olur.
İmam Şamil, aile efradı ve 40 kadar adamı Petersburg’a Çar’ın sarayına
götürülür. Rus Çarı II.Aleksandr tarafından sarayın kapısında hayrete
düşülecek derecede nazik karşılanır. Çar, babası 1.Nikola’ya ve
ihtişamlı ordularına tam otuzbeş yıl Kafkasya’yı zindan eden, zamanının
bu en büyük kahramanını karşısında görür görmez, yüzünden ve sakalından
hayranlıkla öpmekten kendini alıkoyamaz.
İmam Şamil bir ay kadar sarayda misafir edildikten sonra, saygın tutsak
olarak esaret yıllarını geçireceği Kaluga’ya gönderilir.
Ancak Şamil ve ailesine esaret çok ağır gelir. İki yıl içinde Şamil’in
simsiyah saçları beyazlar. Büyük kızı Nafisat ile gelini Muhammed
Gazi’nin karısı Kerimet üzüntüden vereme yakalanarak ölürler.
Aradan ancak on yıl geçtikten sonra Çar, onun Hac’ca gitmesine izin
verir. Ancak bir tedbir olarak oğlu Muhammed Şefi’yi alıkoyar ve Hacc’ı
ifa ettikten sonra derhal Rusya’ya dönmesini şart koşar.
Şamil, 1870 yılında maiyetindeki adamları ile birlikte Rusya’dan
ayrılarak önce İstanbul’a uğrar. Sultan Abdülaziz tarafından
karşılanarak sarayda ağırlanır. Şamil’in İstanbul’a uğradığı haberi
duyulduğunda şehirde yer yerinden oynamış, halk bu büyük kahramanı
görebilmek için saray kapılarına akın etmişti.
Şamil, aşkına düştüğü son menzile bir an evvel varmak için Sultan’ın
kendisine tahsis ettiği gemi ile yola koyulur. Cidde limanında Mekke
Emiri, şehrin ileri gelenleri ve mahşeri bir kalabalık tarafından
törenlerle karşılanarak Mekke’de Şürefa dairesinde misafir edilir.
Hac sırasında orada bulunduğunu duyan, dünyanın dört bir yanından gelmiş
yaklaşık yüzbin müslümanın onu görmek için yarattığı izdiham sonucu,
hükümet makamları İmam Şamil’i Kabe’nin üstüne çıkarmak suretiyle bu
hayran kalabalığın arzusunu tatmin edebildi.
Şamil, hac farizasını yerine getirdikten sonra Medine’ye geçer. Medine
günlerinde son derece takatten düşer, çektiği büyük ızdırap artık
tahammül edilmez bir hal alır ve hastalanarak yatağa düşer.
Bütün hayatını ülkesinin milli bağımsızlığına adayan, askeri dehasını
bütün dünyaya ve bizzat ebedi düşmanı Rus yüksek makamlarına dahi kabul
ettiren, adını dünya tarihine "gelmiş geçmiş en büyük gerilla lideri"
olarak yazdıran İmam Şamil 4 Şubat 1871’de 74 yaşında iken hayata
gözlerini yumar.