Tam adı Ebu Bekir Muhammed İbn Zekeriya El Râzî'dir. Râzî 864 yılında
İran'ın Ray şehrinde doğdu. Yerleşik inançları sorgulayan felsefî
düşünceleriyle tanınmış olan Râzî (öl. 925), bilimle de ilgilenmiş ve
kimya ve tıp gibi alanlarda yapmış olduğu çalışmalarla bilim tarihinde
seçkin bir yer edinmiştir.
Kimya biliminde Câbir'in açmış olduğu yoldan giderek yapısal dönüşüm
kuramını benimsemiştir; ancak Câbir gibi Aristotelesçi değildir;
maddenin oluşumunu dört unsurun birleşmesiyle değil, atomların
birleşmesiyle açıklama eğilimindedir. Câbir gibi, bir dizi deney yaparak
saf elementi elde etmeye çalışmış ve bu işlemin, maddenin erimesi,
çözülmesi, parçalanması, ortaya çıkan parçaların farklı parçalarla
birleşmesi ve oluşan ürünün çökelmesi gibi 5 ayrı süreçten geçtiğini
belirtmiştir.
Çalışmaları sırasında yeni kimyevî maddeler, yeni yöntemler ve yeni
aletler geliştiren Râzî'nin en önemli başarılarından birisi, farklı
organik maddeleri damıtmak suretiyle çeşitli yağlar, tuzlar ve boyalar
elde etmiş olmasıdır; ayrıca, demir gibi zor eriyen metallerin ergitme
işlemleri ile ilgili araştırmalar da yapmıştır.
Razi'nin kimya alanındaki çalışmalarının yanı sıra, tıp alanındaki
çalışmaları da çok önemlidir. Rey'deki bir hastanede doktor olarak görev
yapmıştır. Bilimsel bir tutum sergileyerek yerleşik otoriteleri
önemsememiş, daha çok kendi gözlem ve deneylerine öncelik tanımıştır.
Kendisine daha çok Hippokrates'i örnek alan Râzî, Hippokrates gibi, iyi
bir klinisyendir; hastalarını tedavi süresince dikkatle gözlemiş ve
teşhis ve tedavisini bu gözlemler sırasında elde etmiş olduğu bilgiler
ışığında yönlendirmiştir. Teşhis sırasında özellikle nabız, idrar, yüz
rengi ve terleme gibi gibi göstergeleri göz önünde bulundurmuştur.
Râzî ilk defa Ortadoğu ülkelerinin çoğunda yaygın olarak görülen çocuk
hastalıklarından çiçek ve kızamığın tanılarını vermiş ve bunlar
arasındaki farkları belirlemiştir.
Râzî'nin hastalıklara ilişkin incelemelerini içeren küçük boyutlu
yapıtlarının yanı sıra, Hâvî (Bütün Bilgiler) adlı kapsamlı bir yapıtı
daha vardır. Burada, baştan ayağa doğru bütün beden hastalıklarını
sıralayarak, bunlara ilişkin derleyebildiği bütün bilgileri sunmuştur.
Yapıtın en önemli yönlerinden birisi, daha önce yaşamış olan hekimlerin
görüşlerini de içermesidir; bu nedenle, tıp bilgisinin gelişim sürecini
araştıran tarihçiler için bulunmaz bir kaynak niteliğindedir.
Bu yapıttan edinmiş olduğumuz izlenime göre, Râzî hastalıkların
tedavisinde, ilaçla tedavi yöntemini tercih etmiştir. Böbrek taşlarının
ve mesane taşlarının çıkarılması gibi, genellikle cerrâhî müdâhalenin
beklendiği durumlarda bile, ilaçla tedaviyi yeğlediği görülmektedir;
hatta bu konu ile ilgili olarak kaleme almış olduğu müstakil bir eserde
de aynı şekilde ilaçla tedavi öngörülmüştür.